Hakkâri- Van(6) Ahlat'a bir gün yetmez!

Son gün Van Gölü'nün etrafında bir tur atalım dedik. Ama önce Kedi Evi dedikleri Van Kedi Villası'na gittik.

Malum, Van kedisi meşhur.

Van 100. Yıl Üniversitesi bünyesinde kurulan bu mekânda yılda 150 kedi ürettiklerini söyleyen yetkili, kediye eskisi kadar rağbet olmadığını söyleyince şaşırdım. Şaşırdım çünkü sokaklarda insanların sokak kedilerini bile oturup sevdiğini görünce güzelliğiyle ünlü Van kedisi kapış kapış gidiyordur diye düşündüm. Öyle değilmiş!

Kedi Evi'nden çıktık rehberimiz bölgeye yakın Zeve Şehitliği'ne götürdü bizi. Zeve bölgenin adı. 1915'te Ermenilerin 2 bin 500 Müslüman'ı katlettiği mekâna bir şehitlik abidesi dikilmiş.

Daha önce temas ettim ya hep Ermenilerin öldürüldüğü propagandası yapılır diye. Oysa Ermenilerin Müslümanlara uyguladığı katliamlar hiç de az değildir.

Acıların tek taraflı olmadığını karşılıklı olduğunu hatırlatmak gerekir.

Fatihalar okuduk ve Erciş'e doğru yola koyulduk.

Van depreminden sonra inşa edilen düzenli TOKİ konutlarının uzağından geçtik.

Van Gölü'ne Van Denizi diyenler de var. Hakikaten gölün çevresindeki kaliteli yazlıkları görünce kendinizi Marmara Ege kıyılarında hissedebilirsiniz. Bir farkla ki Van Gölü çevresi daha mümbit daha sakin, abartmıyorum daha güzel.

Hükümet buradan oy almadığı için ihmal etmemiş, Göl çevresindeki 490 kilometrelik mesafeye duble yol yapmış.

Yolların düzeni, bakımı sahilin güzelliği büyüleyici.

Van'ın imkânlar ve yapılan yatırımlar açısında İstanbul'dan geri kalır tarafı yok.

Yolumuz üzerindeki Adilcevaz ilçesindeki Zal Paşa Camii olarak da anılan Tuğrul Bey Camii uzaktan belirince sizi durmaya zorluyor. Burada bir tarih var diyor size. Durduk restore edilmiş Anadolu'nun ilk kubbeli camii olan Tuğrul Bey Camii Adilcevaz Kalesi'nin hemen altında.

1572 yılında Mimar Sinan tarafından başlatıldığı ve 8 sene içinde bitirildiği belirtiliyor.

Tuğrul Bey Camii'nin hemen üst tarafında da 14 yüzyılda inşa edildiği düşünülen ve bir zamanlar medrese olarak da kullanılan Ulu Cami var. Restore edilmiş ibadete açılmış güzel bir cami.

Burası göl kenarında çevre düzenlemesi mükemmel, insanı cezbeden bir mekan.

Cami ziyaretlerinde tahıyyetü'l-mescid diye bilinen iki rekat namaz kılmak cami âdâbındandır.

Fakat her iki camii ziyaretimiz de zeval vaktine yani namaz kılmak için kerahet vaktine denk geldiği için tahiyyetü'l-mescid namazı kılamadık.

Adilcevaz'daki bu tarihi eserler mutlaka görülmesi gereken tarihi mekanlardan.

Yolumuz uzun olduğu için vakit geçirmeden Ahlat'a doğru yola koyulduk. Eski Belediye başkanlarından Mevlüt Gülmezbey ve arkadaşı Necati Hocayla bizi bekliyordu.

Ahlat, Van Gölü'nün kuzeybatısında Bitlis'e bağlı bir ilçe. Selçuklular Dönemi'nde Ahlatşahlar Beyliği'ne başkentlik yapmış bir OğuzTürkmen şehri.

Akınlara giderken ve dönerken bir askeri harekat üssü olarak kullanılmış, Oğuz boylarına mensup kitlelerin yerleştiği bir tarihi şehir.

Osmanlı döneminde de aynı öneme haiz olan bu tarihi şehirde mesela Yavuz Sultan Selim'in İran seferinde 90 gün kaldığı rivayet edilir.

Göl kenarındaki Ahlat'ı gezince tarihin derin izlerini görüyorsunuz. Kale Mahallesi'nde restore edilmiş Kadı Mahmud ve İskenderpaşa Camileri gibi hamamlar gibi, kale kalıntıları gibi yeşilin içinde kalmış mekanlar ister istemez sizi büyülüyor. Şehirlerin ruhu derler ya Ahlat'ta bu ruhun etkisini hissediyorsunuz.

Hele Ahlat Selçuklu Mezarlığı.

210 dönümlük bir alan. 8 bin 200 mezar taşı var ve her bir taş ayrı bir tarihe işaret ediyor. Yatay olan sanduka şeklinde mezar taşları da var yüksekliği 3,5 metreye varanı da. Dikdörtgen şeklinde her cephesinde kitabeler bulunan mezar taşlarıyla dikkat çeken bir Selçuklu mezarlığı.

Mezarlıkta Kültür ve Turizm Bakanlığı ve 100. Yıl Üniversitesi işbirliğiyle 2010 yılında restorasyon ve onarma çalışmaları yapılmış.

Tam mezarlıktayken bir fırtına ve yağış kopuverdi. Arabalara zor yetiştik.

Dostumuz Mevlüt Gülmez bey, 'Ahlat'a bir gün yetmez!' diyerek ikaz etti. Biz de aramızda Ahlat'a birkaç gün ayıracak şekilde özel olarak gitmeyi kararlaştırdık.

Ahlat'tan yağmur altında ayrıldık. Tatvan ve Gevaş üzerinden Van'a döndük. Yolumuz üzerindeki 2306 metre uzunluğundaki Kuskunkıran Tüneli'nden geçtik.

Terörün tüm engellemelerine rağmen hükümet bölgeye hizmet getirmekten geri durmamış. Ben Van'da ve göl çevresinde eksik bir şey görmedim. Marmara bölgesine hangi hizmetler gitmişse Van gölü çevresinde de aynı hizmetleri gördük.

Bunca hizmete rağmen bölge halkının kendileri için yapılan hizmetlere engel olmaya çalışan PKK'nın siyasi uzantısı DEM'i tercih ediyor olması düşündürücü!