Tencerenin yıkamayacağı hükümet vardır amma!

Malum çarşı pazarda hemen herkesin rahatsız olduğu bir pahalılık var.

Muhalefetin bu pahalılık üzerinden yürüttüğü propagandanın seçmeni etkilemediği söylenemez.

Ancak bu pahalılığa rağmen yürütme konusunda seçmen beklenenden farklı bir tercih yaptı.

Beklenen sonuç, 'Tencerenin yıkamayacağı hükümet yoktur' mottosunun gereğiydi.

Seçimi yine Başkan Erdoğan kazanınca , 'tencerenin yıkamayacağı hükümet yoktur' mottosu tutmadı!

Lakin seçmenin yerel seçimlerdeki tercihi aslında o mottonun kenara atılmaması gerektiğine işaret teşkil etmiş oldu.

Hükümetin hemen her icraatını eleştiren muhalefet kabul edelim ki algı oluşturmada başarılı olurken bu algıya karşı iktidar cenahı haklı olduğu halde yeterli ve ikna edici argüman üretemedi.

Hükümet ve partisi, yağmur gibi devrim niteliğindeki icraatlarını anlatamazken, muhalefet yapmadığını yapmış gibi ya da yaptığı küçücük icraatı topluma çok büyük iş yapıyormuş gibi anlatabildi.

Mesela CHP'li İBB, israfın dibine vurmuşken, 'İsrafı bitirdik, hizmet getirdik!' sloganını öyle devreye soktu ki Anadolu'nun dört bir yanında makes buldu!

Mesela İBB 30 bin lokantanın bulunduğu İstanbul'da açtığı 9 kent lokantasını bütün Türkiye'yi doyuruyormuş gibi anlattı. İstanbul seçmeni 9 olduğunu biliyordu ama propaganda bütün Türkiye'ye yapıldığı için CHP'nin kâr hanesine yazıldı. Evvelki ay ziyaret ettiğim Van'da insanlar kent lokantasından bahsediyordu!

Muhalefetin bir diğer algısı da tarım bitti çiftçi sefilleri oynuyor propagandasıydı.

Öyle ki hükümeti destekleyen aklı başında birçok insan bile bu propagandanın etkisi altında kalmıştı, hâlâ da öyle.

Çiftçiyle besiciyle görüşmeyenler başka bir ifadeyle işin gerçeğini bilmeyenler verilen bilgilerin doğru olduğuna inanırlar.

Muhalefet çiftçinin zarar ettiğini battığını bittiğini lanse edip duruyor.

Oysa gerçek hiç de iddia ettikleri gibi değil.

Ben önceki ay Doğu'yu Güneydoğu'yu gezerek çiftçiyle üreticiyle görüştüm. Ağustos ayının ilk iki haftasında da Karadeniz ve İç Anadolu'yu gezdim ve çiftçilerle oturup maliyet kar hesabı yaptım.

Ortaya muhalefetin çizdiği tablodan çok farklı bir tablo çıktı.

Çiftçinin aslında zarar etmediği aksine kâr ettiğini gördüm.

Mesela Trabzon'da fındık, Rize'de çay üreticisiyle görüştüm.

FINDIK

Mesela fındık üreticisi diyor ki, bir ton fındık almak için kendisi üretirse, gübre, ot ve ocak temizliği, patos ve pazara nakliye toplam 10.000 TL masraf yapar.

Fındığın fiyatı 2023'te cinsine göre kilosu 50 ile 130 TL arasında değişiklik arz ediyor.

Yani fındık üreticisi bir ton için10 bin lira harcayıp asgari 50 bin lira elde eder. Yani en az 40 bir lira kârı var. Kaldı ki 2023'te fındık fiyatı kilo başına 83 liraydı. Buna göre üreticinin ton başına 73 bin lira kârı vardır!

Bu kâr fındığın cinsine göre 120 bin liraya kadar çıkabiliyor!

Aynı çiftçi kendisi üretmez de işçi istihdam ederse maliyet bir ton için 70 bin liraya kadar çıkıyor. O takdirde kalitesi düşük fındık zarar eder!

Sorun da üretici çiftçinin eksikliğidir. Kendisi yaparsa kâr ediyor

Fındık ocaklarının bakımından ilaçlamasına pazara nakliyesine kadar her kalem için ne kadar masraf yapıldığını ayrı ayrı yazarak rakamlara boğmak istemediğim için sonucu yazıyorum.

ÇAY

Çaya gelince, Rize'de dekardadönümde bir sürgünde 750 kg çay hasadı yapılıyor. Çay yılda 3 kez hasat edildiği için bir dekardan 2 bin 250 kg çay toplanabiliyor.

Toplama el makasıyla yapılırsa farklı, akülü makasla yapılırsa farklı bir maliyeti var.

Kısaca, gübresi toplanması nakliyesi ortalama ton başına 6 bin, 6 bin 500 lira civarında bir masraf çıkıyor.

Çaykur kilosunu 17 liradan alıyor devlet de kilo başına 2 lira destek veriyor. Yani tonunu 19 bin liraya satabiliyor.

Özetle 6 bin 500 lira masraf yapıp 19 bin liraya satan üretici ton başına 12 bin 500 lira kâr ediyor.

Bir dönümden 28 bin 125 lira kar eder.

BUĞDAY

Tokat'ta 200 dönüm tarlada buğday üreten iki farklı çiftçiyle görüştüm. Rakamları hemen hemen aynıydı.

Yine her kalem için rakam yazarak başınızı ağrıtmamak için özetliyorum.

Bir dönüm tarlanın maliyeti, ilk sürüm, ikinci sürüm, ızgara, sertifikalı tohum, ekim, gübre, merdane, üre gübresi, ot ilacı, pat ilacı, nitrat gübre ve hasat işlemlerinin toplam maliyeti 2 bin 140 lira. Kaldı ki çiftçilerin çoğu bu titizlikte ekim yapmaz.

Böylesi bir işlem için bir dönümden 500 ila 750 kg arası buğday elde ediliyor.

Bir dönümden 750 kg buğday hasat edeni de gördüm 500 kg edeni de.

Ortalamasını alacak olursak böylesi bir ekim için bir dönümden 600 kg buğday edilir.

Bu sene kilosu 8 bin 750 liradan satıldı.

Buna göre bir dönümlük buğdayın geliri 5 bin 250 lira eder, dönüm başına devlet desteği olan 500 lirayı da eklersek bir dönümden 5 bin 750 lira gelir elde edilir.

2 bin 140 lira gideri çıkınca dönüm başına 3 bin 610 lira kalır. 100 dönüm eken çiftçi için 361 bin lira gelir demektir.

Dönüm başına 700 kg ürün alsa 6 bin 125 lira eder 500 lira devlet desteği eklenirse 6. Bin 625 lira demektir. 2 bin 140 lira maliyet çıkınca dönüm başına 4 bin 385 lira gelir demektir.

100 dönüm eken bir çiftçi 438 bin 500 lira kâr elde eder.

Batıda balyası 20-30 lira olan samanı Anadolu'da para etmediği için hesaba katmıyoruz.