Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Her bucak ayrı bir topluluktur. İnsanlar hayatlarını bucaklarında geçirirler.
Aşiret/ocak birlikte yaşama yeri, kabile/bucak ise birlikte çalışma yeridir.
İnsanların yaşarken ömürleri aşiret/ocak içinde geçer. Uykuları ve yemekleri ise ailede yani evlerde olur. Ama diğer zamanlarını birlikte geçirirler. Günde beş defa salat/namaz için bir araya gelirler, sohbet ederler, bir şeyler öğrenirler.
Çalışma saatlerini ise bucaklarında yaşarlar. Her bucağın kendine göre şeriatı vardır, ona göre yaşarlar. Şeriatları farklıdır. Bir bucakta haram olan bir şey diğer bucakta haram olmayabilir. Bu bucakta memurun bih olan şey başka bucakta olmayabilir.
Onun için ayette kendilerine neyin helal edildiğini sormaktadırlar.
Bu ne demektir, neden her bucağın şeriatı ayrıdır
Çünkü sosyal evrim demek şartlara uyma demektir. Diğer canlılar ancak kendilerine uygun yerlerde ve iklimlerde yaşarlar. Yeni yerlerde yeni canlılar üretilir. Yahut seleksiyon yoluyla intibak ederler. Oysa insanlar kendileri değişmeden çevreyi kendilerine uydururlar, çevreyi değiştirirler. Bu sebepledir ki, dünyanın her yerinde yaşamakta, hatta uzaya bile gitmektedirler. Böylece yeni yerlerde yeni zamanlarda yeni kurallar yani helaller ve haramlar ortaya çıkar. Bugünkü insanlar uzaya çıkmışlardır ve aylarca orada kalabiliyorlar. Ay'a inmişlerdir. İnsanların araçları bugünkü şartlarda bile Güneş'in gezegenlerine ulaşmaktadır. Gelecekte Ay'da seralar yapılarak kentler kurulabilecektir.
İşte bu yeni durum, her bucağın ayrı şeriatının olması ile mümkün olmaktadır.
Kur'an'dan önce peygamberler geliyor, her bucağa ayrı şeriat getiriyorlardı. Kitap getiren peygamberler daha geniş toplulukları oluşturuyordu. Kur'an'dan sonra yeni kitap gelmeyecek, tüm insanlara tek kitap hükmedecek; yeni peygamberler de gelmeyecek ama her bucak kendi içtihat ve icmaları ile sorunları çözecektir.
İşte burada sorulan şudur: Onlara ne helal kılındı
Bucağımızın düzenini bozmamak için neler yapabiliriz diye soruyorlar.
Yani sorulan soru 'sorunları nasıl çözeriz' anlamındadır.
***
"Kul / Kavlet, söyle" (Maide 4)
Burada sorulan başkan veya âlim, hayatta olan başkan veya âlimdir. Ölülere sorulamaz. "Sana sorarlar" ifadesi yaşayan kimseye sorarlar anlamındadır. 1400 sene önce ölmüş resule sorarlar denmiş olamaz.