Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
"Min diyniküm / Sizin dininizden/düzeninizden" (Maide 3)
"Din" kelimesi Arapçada düzen demektir. Düzeninizden meyus olmuşlardır. Sizin dininizi değiştireceğinizden yani onların düzenine girmeyeceğinizden meyus olmuşlardır. Akevler kurulduktan (1967), Millî Görüşçüler siyasete girdikten sonra (1969), onların özellikle uğraştıkları bir şey vardır: İman cihetinden biz Müslümanları yenemeyeceğiz, hiç olmazsa İslâm düzeni olmasın, "Adil Düzen" gelmesin, kuvvet ve zulüm düzeni devam etsin; bunun çabasına girmişlerdi. Tüm Müslümanları "Adil Düzen"e karşı ayağa kaldırmışlardı. Millî Görüş partileri ise "Adil Düzen"i en azından ihmal etmişlerdi. İstanbul'un bazı tarikatları, bir kısım ilâhiyatçılar ile akademisyenler ve diğerleri de bu tavırların yanında yer almışlardı.
Nitekim…
Daha önce bu köşede defalarca yazdığımız üzere, 1990'lı yıllarda, içinde 14 akademisyen olup 17 kişiden oluşan bir heyet uzun çalışmalar yaparak Necmettin Erbakan Hoca'yı "Adil Düzen'den Vazgeçirme Raporları" hazırlamışlardı!
Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın yeniden genel başkan (Saadet Partisi Genel Başkanı) olması ile bu küllendirme olayının sonuç vermediğini gördüler ve meyus oldular. Bundan sonra belki başka bir şeyler yapacaklar.
Bu ayet bize bunu haber vermiştir.
"Dininizden" diyor. Buradaki "dininizden" sözünün iki manası vardır.
-Sizin dininizden yani düzeninizden vazgeçmeyeceğinizi anlamışlardır.
-Yahut dininizi/düzeninizi yenip galip geleceklerinden ümitlerini kestiler.
Bu yalnız Türkiye'de değil bütün dünyada Hak düzene karşı olanların yenilmiş olması ve çekilmeleri demektir. Onlar artık bir şey yapacak halde değildirler.
***
"Fe lâ tahşevhüm / Onlardan haşyet etmeyin." (Maide 3)
"Fa" harfi ile getirilmiştir. Madem onlar meyus olmuşlar, o halde size de cesaret gelsin. Artık onlardan korkmanıza gerek yoktur.
Evet, Müslümanlar korku içindedirler. Ayetin bu kısmı onlara hitap etmektedir.
Şunu sizlere haber vereyim ki; Akevler Adil Düzen çalışanlarının böyle bir korkuları yoktur, onların pasif durmaları tembellikten başka bir şey değildir.
Ama Müslümanlar korku içindedirler; Allah onlara hitap ederek korkmayın diyor.
Buradaki korku saygı ile birleşmiş olan korkudur. Onları kırmayalım, kaçırmayalım benzeri korkudur. Onların doğrudan hışmı olan korku değildir. Bilinç altına yerleşmiş olan ve saygıdan doğan korkudur. Örnek olarak Türk milletinin ordusundan olan korkusu böyledir.