Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
"Ve izâhaleltümfeistadû / Ve hallolduğunuzda istâd ediniz." (Maide 2)
"Hallolmak" çözülmek, erimek yani karışıp diğer fertler gibi olmaktır. "Haram" ise çöken, uçan, ayrılan, karışmayan yani herkesin olduğu gibi değil de yasaklı olma anlamındadır.
Bu ayete göre savaşa devam için yeniden karara gerek yoktur. Barış zamanında savaş yasaklandığı gibi savaş zamanında da savaşmamak aynı derecede haram kılınmıştır. Yağmacı zihniyette çıkarım var diye savaşı meşru görenler var. Oysa müminlere barış zamanında değil savaş, haksızlık yapma bile haramdır. Ama savaş başlamışsa o zaman da savaşmak farzdır ve en büyük ibadettir. Helal duruma gelmiş de savaş durumunun devamı söz konusu ise savaşmak emredilmiş olmaktadır. Haram aylarında barış yolları aranmalıdır. Bulunursa artık savaşa devam edilmeyecektir. Barış sağlanamazsa gevşemeden savaşa devam edilecektir.
***
"Ve lâ yecrimenneküm / Ve size cürüm ettirmesin." (Maide 2)
"Cürüm" suç demektir. "Cerime" para cezasıdır. Zenb var, cunah/günah var, cürüm var, fahşa var, bağy var, i'tida var. İnsanın yaptığı kötülükler vardır. Bunların her biri yani her kelime/kavram bir doktora konusudur.
Biz cürümü nasıl tarif edeceğiz İ'tida etme ile tanımlanmıştır. İnsanlar bir arada yaşamaktadır. Herkes kendi mülkünde, kendi alanında sınırsız hürdür. Herkesin hürriyeti başkasının hürriyetinin bittiği yerde başlar. Bu hürriyeti aştığınız zaman suç işlemiş olursunuz.
Hürriyetin sınırı neresidir Hürriyetin sınırını kim tespit edecektir Hakemler tespit edecektir. Siz bir hakem, karşı taraf da bir hakem seçer; baş hakemi hakemler seçer. Onların çizdiği sınır hürriyetin sınırıdır. Bunu aştığınızda cürüm işlemiş olursunuz.
Hakemlerin çizdiği bu sınırı kim koruyacaktır
İşte müminlerin görevi budur, hakemlerin çizdiği sınırların bekçiliğini yapmaktır. Bu bekçiliği yaparken siz yetkilerinizi aşıp hakemlerin kararları dışında bir uygulama yapmayacak, hukuku koruyacağım deyip hukuku siz çiğnemeyeceksiniz. Merkezin tayin ettiği hâkimlerle adalet yürümez. Merkez hakemlik yapacaklara ehliyet verecektir ama taraflar hakemlerini kendileri seçeceklerdir.
Müminler yani silahlı güç bu kararları yerine getirecektir. Eşkıya var, devlet var. Eşkıya ile devlet arasında küçük bir fark vardır. Eşkıya kendi istediğini halka yaptırır. Devlet ise hakemlerin verdiği kararları uygulatır.
Bu ayette işte bu husus belirtilmektedir. Bir adam sizi dövmüştür. Sizin de ona borcunuz var. 'Sen beni dövdün, ben de borcumu ödemiyorum' diyebilir misiniz Yahut borcunu ödemeyeni dövebilir misiniz İşte, fiillere değil de faillere ceza verilmek istenir.