'Erbakan; "İsrail-İran Savaşı, asıl hedef Türkiye"-24' ana başlıklıyani -Erbakan Hoca uyarmıştı: "İsrail İran'la savaşacak ama asıl hedef Türkiye'dir."- içerikli tam 24 adet köşe yazımızdan sonra; 'Bosna-Gazze Mukayesesi' ve 'Erbakan-Erdoğan Mukayesesi' yani 'Türkiye'nin bu konulardaki davranışları' içerikli yazılarımızla devam edelim…
Temmuz ayındayız; "20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı" Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan sayesinde 51 yıl önce yapılabilmiş ve soykırım sona ermişti…
Erbakan Hoca'nın masaya nasıl yumruk vurduğunu önceki yazımızda yazdık…
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
***
BOSNA-GAZZE; Karşılaştırmalı Değerlendirme ve Sonuç
Tarihsel veriler 1990'lı yıllarda Türkiye'nin dönemin sınırlı imkânlarına rağmen Bosna-Hersek için siyasi, lojistik ve insani destek mekanizmalarını etkin şekilde kullandığını ortaya koymaktadır.
Bu desteğin ardında dönemin yöneticilerinin İslamcılık gibi bir ideolojik iddiayı sahiplenmeleri değil, ülkedeki güçlü İslami direnç noktaları ve Bosnalı Müslümanların maruz kaldığı soykırıma karşı tarihi ve vicdani bir sorumluluk duygusuyla hareket etmeleri etkili olmuştur.
Günümüzde ise İslamcılık referansını sıkça kullanan mevcut yönetimin Gazze'de benzer ölçekte bir insani felaket yaşanmasına rağmen Bosna'daki kadar etkili ve somut bir destek politikasını sürdüremediği anlaşılmaktadır.
Tersine, İsrail ile sürdürülen ticari ilişkiler, savunma sanayii etkileşimleri ve sınırlı insani yardım girişimleri bu çelişkiyi açıkça göstermektedir.
Bu durum, ideolojik iddiaların somut eyleme dönüşmediğinde nasıl içi boş sloganlara dönüşebileceğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak…
Bosna örneği Türkiye tarihine onurlu bir kayıt olarak geçerken…
Gazze trajedisinin Türkiye'nin uluslararası vicdan sınavındaki eksikliklerini açıkça ifşa ettiği söylenebilir.