-Erbakan Hoca uyarmıştı: "İsrail İran'la savaşacak ama asıl hedef Türkiye'dir."-
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam...
Sadakat mi, Geçici Bir Ateşkes mi
Elbette pakt sonsuza kadar sürmedi. II. Dünya Savaşı'nın getirdiği sarsıntılar, ardından gelen Soğuk Savaş dengeleri, bu birlikteliği gölgede bıraktı. Irak'ın iç karışıklıkları, İran'daki devrim, Afganistan'daki istikrarsızlık derken Sadabat ruhu zamanla unutturuldu. Bölge de belki de Mısır'ın Osmanlı elinden kopartılmasından beri yaşanan "POST MODERN -HAÇLI- İSRAİL SEFERİ" başlıca sorunların kaynağı idi.
Ama geriye kalan bir ders olmalıdır: Ortak coğrafya, ortak kader demektir.
Coğrafya Kaderse Barış da Seçimdir
"Coğrafya kaderdir" sözü, pasif bir teslimiyet çağrısı değildir. Aksine, bu kaderi birlikte yönetebilme, bölgesel iş birliğiyle onu barışa dönüştürme fırsatıdır. Sadabat Paktı da bunun bir örneğiydi. Bugün hâlâ o dört ülke coğrafi olarak birbirine komşu. Bugün hâlâ aynı sınırlar, aynı dağlar, aynı halklar var. Değişen tek şey, o birlik ruhunun eksikliği.
Türkiye ve İran "200 Yıllık Modern Haçlı Seferi"
Tekrar hatırlayalım ve hatırlatalım; ne demiştik: "Bugün hâlâ aynı sınırlar, aynı dağlar, aynı halklar var. Değişen tek şey, o birlik ruhunun eksikliği."
Önceki bölümde Sadabat Paktı'nı anlatırken bu cümleyle bitirmiştim. Ama ne zaman bu cümleyi tekrar okusam, kalbimde koca bir tarih açılıyor. Çünkü Ortadoğu'nun başına gelenler bir anda olmadı. Coğrafyamızın kaderi, yüzyıllardır emperyal planlarla şekillendiriliyor ve ne yazık ki, bizler zaman zaman bu oyunun figüranı olduk.
Mısır: İşgalin Başladığı Yer
1800'lerin ortasında Mısır, Osmanlı'ya bağlı ama yarı bağımsız bir eyaletti. Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla birlikte Mısır, İngiltere ve Fransa'nın gözünde paha biçilmez bir jeopolitik nokta haline geldi. 1882'de İngiltere Mısır'ı işgal etti. Bu sadece Mısır'ın değil, tüm Ortadoğu'nun kaderinin değiştiği andı. Çünkü Batı artık açıkça bölgeye yerleşiyordu.
Paylaşımın Kanlı Haritası
I. Dünya Savaşı patladığında Osmanlı Devleti hâlâ Ortadoğu'nun çoğunu yönetiyordu. Ama savaşın sonunda Sykes-Picot Anlaşması ile İngiltere ve Fransa, Ortadoğu'yu cetvelle bölüştü. Irak, Filistin, Ürdün İngiltere'ye; Suriye ve Lübnan Fransa'ya kaldı. Osmanlı yıkıldı, halklar parçalandı. Ne sınırlar halkların iradesine göre çizildi, ne de kimseye "ne istiyorsunuz" diye soruldu.