Yatırımcı nereye gitti
Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun (MKK) verileri son dönemde borsada yaşanan derin bir çöküşü gözler önüne seriyor. Bir zamanlar 8 milyonun üzerinde olan yatırımcı sayısı, bugün 3 milyonun altına inmiş durumda. Bu, kelimenin tam anlamıyla bir kâbus. Yaklaşık 5 milyon kişi, adeta arkasına bile bakmadan borsadan kaçmış. Peki neden
Aslında bu sorunun cevabını herkes biliyor. Borsacılar biliyor, aracı kurum yöneticileri biliyor, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) da biliyor. Ancak kimse yüksek sesle dile getirmiyor. O zaman gelin, ben söyleyeyim: Küçük yatırımcı kandırıldı. Hem de sistematik şekilde, göz göre göre.
Son birkaç yılda halka arzlar hızla arttı. Ne var ki bu arzların çoğu ne ekonomik gerçeklerle ne de finansal ilkelerle bağdaşmıyordu. Akıl ve mantık dışı şirketler, politik ilişkiler sayesinde borsaya taşındı. Hisseler tavan tavan giderken, yatırımcılar değil, patronlar kazandı. Birçok şirketin hissesi birkaç hafta içinde %500, %600, hatta %1000 prim yaptı. Piyasa değeri 600 milyon lirayla başlayan bir şirketin değeri kısa sürede 15 milyar liraya çıktı. Ardından klasik senaryo: Ortak satışı...
%20 hissesine 600 milyon lira değer biçilen bir patron, %10'luk payını 1 milyar liraya elden çıkardı. Evet, bu bir operasyondur ve patron lehine tasarlanmıştır. Sonuç Yatırımcı elinde kalan kağıtla baş başa kaldı.
Ve bu sadece bir örnek. Son iki yılda halka arz edilen şirketlerin neredeyse tamamında benzer tablolar var. Önce ortaklar hisselerini satıyor, hemen ardından bedelli sermaye artırımı geliyor. Şirketler yatırımcıya dönüp diyor ki: "Ortağımsın, sermaye koy!" Güzel de, bu yatırımcı ne kazandı ki şimdi cebinden bir kez daha para çıkarsın
SPK ise tüm bu süreci onaylıyor. Gerekçe hazır: Şirketin paraya ihtiyacı var. Ama kimse halka açıklık oranlarına bakmıyor. %20 ile başlayan oranlar %70'lere çıkmış. Patron, zaten maliyeti yok denecek kadar düşük hisselerini satmış, borsadan milyonlarca lira toplamış. Sonra bir de utanmadan küçük yatırımcıdan yeniden para istiyor.