Kirlinin en temizini bulmak

Öğrenciler, özellikle yurtta kalan öğrenciler arasında yaygın bir uygulama vardır:
Ertesi gün giyilecek kıyafetin, gömlek, pantolon vesaire, en temizini bulmak. Diğer kirlilerin arasında en az kirlenmiş olanı seçerler. Bu yüzden öğrenciler arasında "kirlinin en temizini bulmak" çok yaygın bir espridir. İşte, Mehmet Şimşek ve ekibinin uygulaması da buna benziyor.
Artık o kadar çok şeyden vergi aldılar ki, dolaylı veya dolaysız olarak alınacak vergi kalmadı. En son silah ruhsatlarına ve benzeri harçlara zam yaptılar. Bir de yanına damga vergisine zam eklediler. Damga vergisi zaten başlı başına komik bir vergi. Osmanlı'da ilk defa 1845 yılında uygulanmaya başlamış.
Ben hatırlıyorum, çocukken dilekçe yazardık. Benzeri evrakların altına pul yapıştırılırdı. O pulun hesabı kitabı yapılırdı. Genelde kimse pek dikkat etmezdi; usulen yapıştırılırdı. Aslında bu pul, bir vergi tahsilatıydı. İşte, o pulun gerçekten "pul" olduğu bir ülkede maalesef şu anda vergi olarak, hem de can yakan bir vergi olarak karşımıza çıkıyor.
Mehmet Şimşek ve arkadaşları artık "Daha neyden vergi alabiliriz Daha neyi artırabiliriz" diye düşünürken damga vergisi akıllarına gelmiş ki bunu artırmaya başlamışlar. Artırın bakalım, nereye kadar…
Osmanlı'da başlayan, özellikle 70'li yıllarda pulla idare edilen bu vergi, maalesef artık günlük hayatta özellikle esnafın karşısına çok ciddi şekilde çıkıyor. Vergi beyannamesi veriyorsunuz; yani vergi ödemek için bir form dolduruyorsunuz. Altına artık pul yapıştırılmıyor ama mesela 1.000 lira vergi ödüyorsanız, sırf o beyanname için ayrıca 665 lira damga vergisi ödüyorsunuz. Yani devlete para ödemeye giderken dahi, o ödemenin yazılı olduğu kâğıdın vergisini ödüyorsunuz.
SGK işlemlerinden yabancı ülkelerden gelen posta gönderilerine kadar akla gelmeyecek kadar çok yerde bu vergi karşımıza çıkıyor. Ama gerçek bu. Mehmet Şimşek'in artık yapacağı başka bir şey kalmadı. Elde var olan vergileri artırmaktan başka çaresi yok. Peki nereye kadar