Türkiye'nin en köklü finans kurumlarından biri olan İş Bankası'nda yıllardır sessiz sedasız uygulanan bir kural var: 35 yıl çalışan herkes, hangi görevde olursa olsun emekliye ayrılıyor. Ancak artık bu kural sorgulanıyor.
İş Bankası denildiğinde sadece büyük bir banka değil, aynı zamanda kurumsal kültürüyle ayakta kalmış bir yapıdan söz ederiz. Ancak bu köklü yapının içinde yıllardır tartışılmayan, adeta dokunulmaz ilan edilen bir kural vardı: 35 yıl çalışan her personel, genel müdür de olsa, görevden ayrılmak zorunda.
Bu kural, bugüne kadar çok sayıda genel müdürü ve üst düzey yöneticiyi emekliliğe götürdü. Görev süresi dolmadan, vizyonu tam olarak tamamlanmadan görevden ayrılmak zorunda kalan nice isim gördü bu banka. Ama hiçbirinin arkasından böyle bir tartışma yaşanmadı.
Ta ki bugüne kadar…
Şu anda İş Bankası'nın başında Hakan Aran var. Ve bu isim, söz konusu kuralın yeniden değerlendirilmesine neden olacak kadar güçlü bir iz bırakmış durumda. Aran, klasik genel müdür portresinin çok ötesinde bir yönetici. Hızlı düşünüyor, hızlı karar veriyor, İş Bankası'nı "gri" bir yapıdan çıkarıp halka yaklaştıran projelerle anılıyor.
Halkın bankacısı
Hakan Aran'ı farklı kılan sadece vizyonu değil, personelle kurduğu samimi ilişki. Bir bankacı çocuğu olan Aran, çalışan sorunlarını yakından bilen biri. Bu nedenle özlük haklarından kurum içi iletişime kadar birçok alanda personelin takdirini kazanmış durumda.
Bu öyle sıradan bir takdir değil. Paramedya.com'un her yıl düzenlediği "En Sevilen CEO" anketinde açık ara birinci çıkması da bunun göstergesi.
Ancak sorun şu: Aran'ın görev süresi, 35 yıl kuralı nedeniyle 2027'de sona erecek. Yani önümüzde sadece 1,5 yıl var. Tam da bu yüzden, banka içinden yükselen sesler artık bu kuralın "demode" olduğunu yüksek sesle dillendirmeye başladı.
Sadece bir kişi için değil, bir dönem için
Bu tartışma, bireysel bir isme bağlı değil. Bu bir dönem meselesi. Çünkü İş Bankası uzun zaman sonra halkla temas kurabilen, iç iletişimi güçlü, piyasada takdir gören bir döneme girdi. Ve bu ivmenin kural bahanesiyle yarıda kesilmesini kimse istemiyor.
İşin ilginç tarafı, bu itirazlar sadece çalışanlardan değil, sendikadan ve hissedar CHP'den de geliyor. Her iki yapı da bu kuralın çağın gereklerine uymadığını, başarılı yöneticilerin sırf takvim doldu diye gönderilmesinin anlamsız olduğunu düşünüyor.