Bu ülkede emekli olmak artık sadece yoksullukla değil, sistematik bir sömürü düzeniyle de mücadele etmeyi gerektiriyor. Geliri kuşa dönmüş, hastalıkla boğuşan, torununa harçlık veremeyen bir emekli, elindeki son umutla bankanın kapısına gidiyor. İstediği şey dev bir servet değil, sadece 90 bin lira. Ama bankanın cevabı açık: "Alırsın ama canını da alırım."
Bankalar artık finans kurumu değil, modern tefeci. Evet, yanlış duymadınız. 90 bin lira kredi alıyorsunuz, üç yıl sonra 230 bin lira geri ödüyorsunuz. Bu nasıl bir faiz oranıdır Bu nasıl bir düzenlemedir Bunun adı ekonomi değil, bunun adı resmen yağmadır!
Ama asıl soygun burada da bitmiyor.
Banka, "hazır bu emekli kapıya kadar gelmişken" diyor, "bir de sigorta çakalım." 22 bin liralık sigorta, hiçbir gerekçe olmadan kredi dosyasına ekleniyor. Zorunluymuş gibi sunuluyor. Oysa değil! BDDK'nın tanıdığı cayma hakkı var. Ama vatandaş bunu bilse ne olur Bankanın tavrı net: "Git, nereye şikâyet ediyorsan et."
İşin daha da acı tarafı şu: Bu sigortaları satan banka çalışanları da sistemin başka birer kurbanı. 30 bin lira maaşla, günde en az 10 sigorta satma baskısıyla, insanları kandırmak zorunda bırakılıyorlar. Kandırıyorlar, çünkü buna mecburlar. Yüzlerine "müşteri temsilcisi" yazıyorlar ama gerçekte onlar da bu düzenin maaşlı suç ortakları hâline getiriliyorlar.
Ve bu sözde sigortalar ne mi Pati sigortası. Evet, hayvanınız yoksa bile öneriliyor. Cüzdan sigortası. ATM sigortası. Çilingir sigortası. Kısacası, parası hiçbir zaman geri dönmeyecek, karşılığı asla alınamayacak çöplük poliçeler... Satış var, teminat yok.
Türkiye, göz göre göre bir sigorta çöplüğüne döndü. Yazıyoruz, söylüyoruz, anlatıyoruz. Ama devlet susuyor. BDDK susuyor. Türkiye Bankalar Birliği susuyor. Ne bir denetim var ne bir yaptırım. Bankalar adeta mafya gibi çalışıyor, vatandaş soyuluyor. Sistem