Trabzonspor iç sahada maça böyle isteksiz ve coşkusuz başlamaz. Başlarsan seyircini oyunun içine sokamazsan, tribünlerde o atmosferi yaratamazsan, rakibine o baskıyı hissettiremezsen, rakibi maça ortak edersen, puan alacağına inandırırsın. Nitekim ilk yarı tam bu şekilde geçti. Risk yok, önde doğru pres yok, toplu ve topsuz hareketlik alan yaratma yok. Rakibe kaşı hücumda agresiflik ve organizasyon yoksa bu da tabii ki gol pozisyonuna girmeyi ve de üretkenliği etkiler. Nitekim bunun sonucu soyunma odasına skor olarak geride girersin. İkinci yarı bordo-mavililerin başlangıcı daha canlı ve baskılı idi. Bir de hiçbir katkı ortaya koymayan önce Muçi daha sonra Olaigbe yüklerinden kurtulmaları ne kadar doğru ise ilk 11'de başlamaları o kadar hata idi. Nitekim beraberlik golünü buldular.
Trabzonspor hücumları iki oyuncu üzerinden yürüyor, Onuachu ve Zubkov. Burada sorulması gereken birinci soru Zubkov'un vurdum duymaz hali, saha içinde gereken sorumluluğu almaması. İkincisi Onuachu gibi uzun ve güçlü bir santraforun varsa ona göre hücum setleri yaparsın. Top ayağında doğru derinlik ve genişlik vermen lazım. Sayısal üstünlükleri ve tuzakları sağ ve sol koridorlarda kurgulamalısın. Tabii ki bu hücumdaki kısırlığın ve yetersizliğin göstergesi oynanan 6 maçın bir tanesinde bile 2 gol bulamaması. Yeni transferlerden genç oyuncuların yeterliliği tartışılır, Muçi de buna dahil. İkinci yarı oyun planlarının dışına çıkan oyuncuların daha içgüdüsel ve doğaçlama görüntüsü tabii ki doğru değil. Çünkü akıl ortadan çıkıp duygularla herkesin kendi kafasına göre oyun oynaması bir takım için çok yanlış ve tehlikelidir. Bunları Fatih hocanın iyi tahlil etmesi gerekiyor eğer kalıcı başarı ve güçlü bir oyun inşa etmek istiyorsa.