İsrail ne istiyor

İsrail ne istiyor

REFİK TUZCUOĞLU

Gazze'ye saldırdı.

Lübnan'a saldırdı.

Yemen'e saldırdı.

İran'a saldırdı.

Şimdi de Suriye'ye saldırıyor.

Şam'ı, Süveyda bölgesindeki meşru güvenlik güçlerini dronlarla, uçaklarla vuruyor.

Dünya üzerinde diktatör liderler var. Baskıcı rejimler var. İnsan Hakları ihlallerinin yaşandığı ve hukuk devleti ilkesini rafa kaldıran ülkeler var. Ama dünyanın tek terörist devleti var, o da İsrail.

Peki İsrail Suriye'den ne istiyor

Esad rejiminin devrilmesinden sonra Ahmet el Şara ülkeyi toparlamaya çalışıyor. Din, mezhep ve etnik farklılıkların olduğu ülkede iç savaşın getirdiği ağır bir yıkım var. Esad döneminde oluşan silahlı birçok grubu disipline etmek hayli zor.

Ayrıca Arap aşiretleri ülkenin sosyolojik gerçeği. Arap aşiretleri önemli bir nüfusa tekabül ediyor. Kuzeydeki Kürt aşiretleri daha ziyade YPG/SDG'nin baskısı altında zoraki bir örgütlenmeye tabi tutuldular.

Batı'da Lazkiye hattındaki Nusayriler yakaladıkları ilk fırsatta ayaklanma eğilimindeler. Esad kalıntıları sinsice iş başında.

Süveyda hattındaki Dürziler ise İsrail kontrolünde dokunulmaz bir bölge oluşturmak istiyor. Dürziler'den bazı grupların İsrail aklıyla dillendirdiği bir talep var. Arap aşiretleriyle aralarına tampon bir bölge olarak "Davut Koridoru"nun kurulmasını ve bu koridorun SDG'ye bırakılmasını istiyorlar.

Özetle Suriye dört parçaya bölünmek isteniyor. Bu İsrail'in en çok arzuladığı şey.

Ahmet el-Şara ise, tüm bu hesaplara karşı ülkesinin bütünlüğünü koruma çabasında. Geçiş döneminin tüm zorluklarıyla boğuşuyor. Uluslararası sisteme entegre olmak ve meşruiyetini pekiştirerek ülkedeki sorunlarını tek tek çözmek istiyor. Ekonomik sorunların üstesinden gelip mali yapıya istikrar getirmek suretiyle başıbozuk kesimlerin önüne iş koyup düzenli bir maaşa bağlamak ve şehirli bir düzen kurmak istiyor. Elinde silahıyla rastgele gezen tüm grupları Suriye'deki kurumlara entegre ederek sistemi sağlıklı hale getirmeye çalışıyor.

İsrail işte bunların hiçbirini istemiyor.

Suriye'yi istikrarsız bırakmak istiyor. Nitekim devrimin yaşandığı süreçte Suriye'deki füze sistemlerini, hava gücünü, deniz gücünü, kritik askeri tesisleri tamamen imha etmişti.

İsrail Suriye'nin toparlanmasını ve askeri alt yapıyı kurmasını istemiyor. Golan Tepeleri'nin de içinde olduğu Suriye ile temas hattının denetimi kolay bir bölge olmasını istiyor. Sayıca kara gücü yetersiz olan İsrail'in temas hattında askeri hiçbir varlığa tahammülü yok. İlerde kurulacak Suriye ordusuna bağlı kara kuvvetlerinin Golan üzerinden İsrail'e yürüme ihtimalinden endişe ediyor. Hava kuvvetleri ve hava savunma altyapısını da 200 km derinliğe kadar yok etme eğilimde. Bir ara Türkiye'ye üs olarak verileceği söylentilerinin olduğu Palmira T4 Askeri Üssünün İsrail tarafından vurulması bu politikayla bağlantılı.

Süveyda'da patlak veren Dürzi krizi zamanlama açısından da oldukça manidar. SDG'ye bağlı grupların Halep'in Şeyh Masud ve Eşrefiye bölgesinden çekilmesi ile ilgili varılan anlaşmanın hemen sonrasında ve yine PKK'nın kendini fesh kararı ile birlikte silahları yakmaya başlamasının ardından gelmiş olması tesadüf olamaz.

ABD Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack