PEYGAMBER AŞKI VE BAKANLIĞA MEKTUP

PEYGAMBER AŞKI VE BAKANLIĞA MEKTUP

Recep Öncel

Mübarek üç aylar geldi.

Peygamber Efendimizi sevmek her zaman çok önemlidir.

Ama üç aylarda daha bir anlam kazanıyor.

Şimdi Sevgili Peygamberimize olan muhabbetle ilgili bir hususu paylaşacağım.

Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu ve Prof. Dr. Vahit Göktaş, Erkam Radyoda program yapıyorlar.

Ethem Hoca, 12 yaşındaki Hasan'ın göz yaşartıcı hikâyesi diye bir link göndermiş, seyrettim gerçekten etkilendim.

Hikâye şöyle cereyan ediyor; 'Hasan 12 yaşında bir öğrencidir. Babası Ethem Hocanın tanıdığıdır.

Bir gün eve Peygamber Efendimizi anlatan video getiriyorlar ve seyrediyorlar. Videoyu çok beğeniyorlar, birkaç gün tekrar tekrar aynı videoyu ailecek seyrediyorlar.

Hasan bu videoyu her gün sabah akşam seyretmeye devam ediyor. Bir süre sonra Hasan'ın halinde değişmeler meydana geliyor. Hasan daha ağırbaşlı, daha efendi, daha olgun bir çocuk oluyor. Namaz kılıyor. Anne ve babasına 'siz de namaza dikkat edin' diye ikaz ediyor. Arkadaşlarına eşe dosta adeta bir hoca gibi vaaz veriyor, nasihatte bulunuyor. 'Dedikodu yapmayın, kalp kırmayın, iyi ahlaklı olun' diyor.

Hasan bir gün okulda arkadaşıyla kavga ediyor, hem dayak yiyor hem de arkadaşını dövüyor. Bunun üzerine öğretmeni ailesini çağırıp, 'çocuğunuzun durumunu düzeltin' diye şikâyet ediyor.

Babası; oğlum neden kavga ettin; diye sorunca, Hasan; arkadaşım Peygamber Efendimize küfür etti, bende dayanamadım vurdum; diye cevap veriyor. Sonra Babası; oğlum bundan sonra kimseyle kavga etme' diye tembihliyor.

Bir süre sonra Hasan yine kavga ediyor. Bunun üzerine ailesini Okula tekrar çağırıyorlar. Yine 'neden kavga ettin' diye sorunca, Hasan; arkadaş Allah'a küfür etti, bende dayanamadım vurdum; diye cevap veriyor. Bunun üzerine babası çok kızıyor; oğlum kimseyle kavga etme demedim mi; diye çocuğu azarlıyor.

Aradan zaman geçiyor ve Hasan hastalanıyor.

Doktora gidiyorlar kan tahlili yapılıyor. Hasan'ın kan kanseri olduğu, ortaya çıkıyor. Yatağa düşüyor. Kilo kaybediyor. Yemek yiyemiyor. Çok zayıflıyor.

Bu arada, Hasan sabah namaz kılıyor. Ama sabah namazından sonra pencereyi açıyor, bir şeyler söylüyor ve el sallıyor. Yaptığı hareketin sebebini sorduklarında; 'Sabah dua ediyorum ve Peygamberimize salavat gönderiyorum. Ey rüzgâr benim salavatlarımı, Peygamber Efendimize ulaştır diye söylüyor ve el sallıyorum' diye, cevap veriyor.

Hasan bir gün babasına; 'ben bu gece farklı bir şeye şahit oldum' diyor. Gördüklerini şöyle anlatıyor; 'Gece evin çatısı yarıldı, beyaz kıyafetli çok güzel görünüşlü iki kişi yanıma geldiler. Bana korkma, biz meleğiz seni götürüp gezdireceğiz' dediler. Gökyüzüne bulutların üstüne çıktık. Sonra yeşillikler içinde çeşitli yiyeceklerin içeceklerin şerbetlerin olduğu, ırmakların aktığı bir yere geldik. Burada kocaman bir köşk vardı. Hasan burası cennet, bu köşk sana verildi' dediler. Burada kalmak ister misin diye sordular. Ben, hayır anne babamı özlerim dedim. Bunun üzerine beni geri evime yatağıma getirdiler; diyor.

Aradan bir müddet daha geçiyor. Hasan'ın hastalığı daha ilerliyor. Artık yerinden kalkamıyor.

Bir gün tekrar anlatıyor; Baba bu gece o iki melek tekrar geldiler. Beni bu sefer daha büyük bir köşke götürdüler. Allah sana bu köşkü verdi, dediler. Köşk çok güzeldi. Orada altından Mücevherlerden yapılmış büyük bir kapı vardı.

Ben; bu nedir, dedim. Melekler; bu kapının arkasında çok kıymetli bir zat var; dediler.

Kapının yanına vardım, salavat getirdim, kapı açıldı ve gözlerimi kamaştıran bir ışık ve çok güzel bir koku geldi. Orada bir taht vardı. Tahtın üzerinde çok ihtişamlı bir insan oturuyordu.

Ben 'Siz kimsiniz' dedim.

O zat; Ben salavat getirdiğin kişiyim; dedi. 'Hasan sen çok acı çektin, buraya gelmek ister misin, yoksa anne babanı özler misin' diye sordu.

Ben de 'Ya Resulallah, ben sizin yanınızda, kimseyi özlemem' diye cevap verdim. O zat; peki o zaman, yarın öğleden sonra bizim yanımıza geleceksin; dedi.

Bu konuşmayı müteakip, beni tekrar eve yatağıma getirdiler.

'Baba, ben öğleden sonra, Peygamber Efendimizin yanına gideceğim' dedi.