Terör keşke bir kişinin konuşmasıyla bitseydi! Biter mi dersiniz Bitmez!
Devlet Bahçeli'nin Terörist başı Apo için "Abdullah Öcalan Meclis'e gelsin, DEM grubunda konuşma yapsın, terör örgütünü lağvettiğini açıklasın, biz de onun için umut hakkı yasasını çıkartalım" diyerek onun serbest bırakılmasına ışık yakması tüm yurtseverlerin yüreklerini dağladı ama...
Diyelim ki, Öcalan, Bahçeli'nin dediğini yaptı, Meclis'e geldi, PKK terör çetesine "Örgütü lağvettim, silahları bırakın" dedi.
Terör bitecek mi
PKK'nın dağ kadrosu "Emredersin" diyerek kuzu kuzu teslim mi olacak Bu pek mümkün görünmüyor. Bunun ilk işareti, o sözlerden bir gün sonra Ankara'da Türk Havacılık ve Uzay Sanayii TUSAŞ'a yapılan hain ve kanlı saldırıdır!
PKK'yı besleyen Amerika ve bazı Avrupa devletleridir.
Amerika istemeden PKK silah bırakmaz!
Onlar para veriyor, silah veriyor, istihbarat desteği sağlıyor ve bu yüzden PKK, 40 yıldır Türkiye'nin başına dertler açmaya devam ediyor!
Abdullah Öcalan ve diğer PKK'lılar, Amerika'nın maşalarıdır!
Amerika, Suriye topraklarında bir Kürt Devleti kurdurmaya çalışıyor ve bunun için PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD'yi besliyor!
Kürtlerin Ortadoğu'da İsrail'e destek olmalarını isteyen Amerika, PYDPKK'ya milyarlarca dolarlık ağır silahlar, füzeler, zırhlı-zırhsız araçlar, bol mühimmat yağdırdı ve yağdırmaya devam ediyor!
Devlet Bahçeli'nin, 40 bin kişinin katili Abdullah Öcalan'ı Meclis'te konuşmaya davet etmesine tepkiler devam ediyor.
Bahçeli Bey, bu çıkışı yaparken gözü yaşlı şehit ailelerine, hayatları kararan terör gazilerine, "Gözlerimi, kim geri verecek" diyen Gazi Hüseyin Özlük'e sordu mu Onların duygularını, acılarını öğrendi mi
Aslında bu acayip çıkış, Anayasa değişikliği ve seçim taktiği!
İktidarın hedefi; Kürt oylarını alarak Anayasa'yı değiştirip Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerde dördüncü defa aday olmasını sağlamak!
Bana gelen mesajlarda okurlarım diyorlar ki:
"Apo, Meclis'te konuşturulursa Milletimiz bunu asla affetmeyecektir!"
"Apo'nun kapısını çalmak utanç vericidir!"
"Bu kadar mı güçsüzleştik Bu kadar mı çaresiz kaldık Yazık!"

139