Günümüzün iktidar mensuplarında Atatürk alerjisi var... Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü unutturmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama başaramıyorlar.
Vefasızlık, kadir bilmezlik, ne derseniz deyin, hepsi uyar.
Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri'nin bugünkü başkanı Ali Erbaş bile, hiçbir mesajında ve cuma hutbelerinde Atatürk'ü anmıyor, adını ağzına almıyor...
Varsın anmasın... Yel kayadan ne alır ki
Birçok dünya ülkesinde Atatürk'ün büstleri, heykelleri dikildi. Çin'de Atatürk'ün devrimleri ders kitaplarında okutuluyor.
Merkezi Londra'da olan bir "Atatürkçü Düşünce Dünya Platformu (ADDP) var.
Genel Başkanlığını Jale Özer'in yaptığı bu platform, 3 kıtada, 7 ülkede 14 Atatürkçü derneğin çatı kuruluşu.
Platform, son dönemde ülkemizde Atatürk'ün tarihsel rolünü çarpıtan ve çeşitli ülkelerdeki bazı eğitim kurumlarında onu "Otoriter" rejimlerle özdeşleştiren yaklaşımların yaygınlaşması nedeniyle bir açıklama yaptı.
Türkçe, İngilizce, Almanca, İsveççe ve Norveççe olmak üzere 5 dilde hazırlanan açıklama metnini ADDP Başkanı Jale Özer, bana da gönderdi. Yer darlığım nedeniyle özetleyerek naklediyorum:
"Atatürk'ü otoriter rejimlerle özdeşleştiren yaklaşımların yaygınlaşmasından derin kaygı duyuyoruz. Özellikle Kanada'da bir okulda verilen ödevde Atatürk'ün 'Diktatör' olarak nitelendirilmesi, yalnızca tarihsel gerçeklerle çelişmekle kalmayıp, aynı zamanda demokrasi, barış ve halk iradesi temelinde yükselen bir liderliği, kavramsal olarak da yanlış yere konumlandırıyor. Bu nedenle, tarihsel kaynaklara, uluslararası tanınırlığa ve Atatürk'ün kendi ifadelerine dayanan bu açıklamayı kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Atatürk'ü anlamak, yalnızca bir lideri değil, halk egemenliği, bilimsel düşünce ve barış temelinde yükselen çağdaş bir cumhuriyet vizyonunu anlamaktır.
Atatürk'ün liderliği, saltanattan cumhuriyete geçiş sürecinde halk idaresine dayalı bir modernleşme projesinin merkezindedir.
Kadınlara tanınan siyasi haklardan laik eğitime, çağdaş hukuk sisteminden uluslararası barışa dek uzanan bu liderlik çizgisi, otoriter rejimlerin değil, demokratik meşruiyetin bir tezahürüdür.
'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi, yalnızca bir dış politika vizyonu değil, insanlık için evrensel bir barış çağrısıdır.
O, halkıyla birlikte yürüyen, bilimi esas alan, barışın dilini konuşan çağdaş bir liderdir.

73