Gel de kahrolma!

Maalesef, sarsıcı bir "Geriye gidiş" dönemi yaşıyoruz.

Hukuk ve demokraside çağın dışına düştük.

AKP Milletvekili Hulusi Akar'ın "Eğitimin amacı bilgi değil, Allah korkusu ve kuldan utanmaktır" sözlerinin üzerinde hassasiyetle durmamızın sebebi, karanlığa doğru gidişimizin hızlanmasıdır.

Hulusi Akar'ın yarattığı şokun devamını maalesef Anayasa Mahkemesi'nin yeni Başkanı Kadir Özkaya getirdi.

Görevi, Anayasa'yı ve Anayasa'nın laiklik ilkesini korumak olan Kadir Özkaya daha ilk adımda laiklik ilkesini bizzat kendisi çiğnedi.

Bundan sonra Anayasa Mahkemesi'nin alacağı hayati kararlara nasıl güvenebileceğiz

Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak bu hazin duruma kahrolmaz mıyız

Kadir Özkaya'nın yaptığı konuşma hukuktan çok uzak, dini referans alan, Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan çok, bir cami imamının ya da bir Diyanet İşleri görevlisinin yaptığı bir konuşma gibiydi. Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne yürekten bağlı herkes Başkan Özkaya'yı şaşkınlık ve üzüntüyle dinledi.

Böyle bir konuşmayı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş yapsa hiç yadırgamazdık. Görevine uygun bir konuşma olurdu. Fakat... Anayasa'yı uygulaması gereken, referansı hukuk olan yüce bir mahkemenin başkanı böyle mi olmalıydı

Kadir Özkaya'nın konuşmasına bir bakalım, bir hukuk insanının, yüce bir mahkemenin başkanının görüşlerine benziyor mu Dedi ki:

"Yüce kitabımız Kuranı Kerim'de, Lokman Hekim'in oğluna yönelik tavsiyelerine ilişkin ayette 'Evladım, yaptığın iyilik veya kötülük hardal tanesi ağırlığında bile olsa, göklerin ve yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa Allah onu çıkartıp ahirette karşına getirir. Çünkü Allah her şeyi bütün incelikleriyle bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır' denilirken bir başka yerde de 'Kıyamet gününde öyle doğru, öyle hassas terazi kurarız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Bir hardal tanesi kadar -hardal tanesi ağırlığında, iyi ya da kötü, basit bir şey bile olsa yapılanları -her şeyi- getirir tartıya koyarız. Hesap sonucu olarak biz yeteriz' denilmektedir.

Unutmayalım ki, bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizlerden sorulur."

Dedik ya... Bu sözleri bir din adamı (Diyanet İşleri Başkanı veya bir başkası) söylese, hiçbir sorun olmaz. Görevlerinin gereğidir, onların alanı hukuk değil, dindir.

Fakat... Bu sözleri söyleyen Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'nı uygulamakla görevli, önemli bir hukuk adamı olunca, ortada ciddi bir yanlış var demektir.

Anayasa Mahkemesi'nin görevi "Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devletini" korumaktır.

Kadir Özkaya'