Amerika'da bankacılık sistemi yeniden tarihi bir stres testinden geçiyor. Geçtiğimiz hafta Amerikan bankaları, Merkez Bankası'nın "acil likidite penceresi" olarak bilinen Standing Repo Facility üzerinden tam 50 milyar dolar borçlandı.
Yıllar sonra gelen büyük faiz artışlarıyla beraber bilançolarında yüklü miktarda ABD tahvili bulunduran tüm bankaların likidite problemleri ve ciddi zararlarla karşılaştığı bir dönemde, 2021'de oluşturulan bu pencereden o günden bu yana görülen en yüksek seviyede borçlanma.
Fed genelde bu kanalı, ay sonlarında kısa vadeli nakit sıkışıklığı yaşayan bankalara açıyor olsa da bu defa tablo farklı şekillendi.
Çünkü borçlananlar teminat olarak 29 milyar dolarlık kısım için gayrimenkul kredilerinin teminatlarından üretilmiş MBS'leri teminat gösterdi.
2008 krizinden tanıdığımız MSB'ler bir nevi kredi ipoteklerinden oluşturulmuş türev varlıklar ve o dönem doğru düzgün denetlenmediklerinden finans sistemini çökerten zincirin ana halkaları.
Normalde bankalar kısa vadeli fonlamayı özel repo piyasasından sağlar. Fakat oradaki faiz oranları teminatta MBS'ler olunca ciddi şekilde yükseldiği için, bankalar görece daha düşük faizle borç veren FED'e yöneldiler haliyle.
Yani pencereden borçlanmanın temelinde mesele sadece likidite değil; ayrıca teminat kalitesi…
Geçtiğimiz günlerde Bessent'ında yavaşlama meselesini dile getirip, bir an önce gayrimenkul piyasası için faiz indirimlerinin gerekliliğini anlatmasından da anlayacağımız üzere tıpkı Çin'de geçtiğimiz yıllarda başlayıp galen devam eden gayrimenkul piyasası sorunları ABD'nin de canını sıkıyor.
2026 yıl sonuna kadar 1,5 trilyon dolarlık ticari gayrimenkul kredisi ödeme vadesine giriyor. 20 trilyon dolarlık bir kredi hacminsen bahsediyoruz ve bunların riskinin %60'a yakını 20 milyar dolarlık bilanço büyüklüğünün altındaki küçük bankaların sırtında.
Pandemi sonrasında ofis, otel, AVM gibi mülklerde yaşanan %30'luk değer kaybı, bu kredilerin teminatlarını ve ödenme ihtimallerini hızla eritiyor.
Üstelik önümüzdeki sene içerisinde bu en az 400 milyar dolarlık kısmının refinanse edilmesi yani yüzdürülmesi mümkün gözükmüyor.
Yukarıda bahsettiğimiz faiz artışlarıyla, düşük faizli ABD tahvillerini bilançolarında tutan ve bunları likidite krizi yaşamamak için yok paraya satıp 750 milyar dolarlık zarar yiyen ABD bankaları bu zararın anca 250 milyar dolarından kurtulmuşken, yani 500 milyar dolarlık yük hala sırtlarındayken şimdi bir de bu mesele ortaya çıkmış durumda.
Unutmadan hatırlatmak lazım. Bu tabloya son haftalarda başka bir korku daha eklendi.

18