İran-İsrail geriliminde son perde

İsrail'in Şam'daki İran Konsolosluğu'na yaptığı saldırı, İran için önceki kayıpları da düşünüldüğünde artık kaçınılmaz bir misillemeyi zorunlu kılmıştı.

İran'ın verdiği cevap; yeni bir savaş başlatmadan, kontrollü, sınırlı ve bu konuda özenli bir hamleyle gerçekleşti. İran için hep söylenen; savaşmaz, savaştırır ifadesine karşın bu defa desteklediği vekil güçler eliyle değil, doğrudan kendisinin yaptığı bir hava saldırısına tanık olundu. İran ilk kez doğrudan İsrail'e kendisi bir saldırı yapmış oldu. Bunun elbette ayrı bir anlamı var. Ancak şurası açıktır ki; İran ana stratejisinden farklı bir tutum içinde değildir. Yine Suriye, Irak, Yemen gibi sahalarda paramiliter güçleriyle, zamana yayılan ve yıpratma esaslı mücadelesi öncelikli olmaya devam ediyor. İslam coğrafyasında Şii bloku yapılandırma, kontrolü kendinde olan Şii jeopolitiği oluşturma ana gayesi sürüyor. Aslında İsrail'e ve tabii ki ABD, İngiltere gibi Batı emperyalizmine; canlarını yakmadan İslam dünyasında ayrışmanın verdiği rahatlığı yaşatan da İran'ın bu gayesidir. Mezhepsel ayrışmayı aşarak, İslam'ın vahdet temelinde atılacak her adım, her hamle ise İsrail'in ve arkasındaki emperyalist güçlerin canını en çok yakacak olandır. Bu durum olmadığı, bu irade gösterilmediği takdirde, mezhepsel çelişkilerden çıkar devşirmeye devam edecekleri de açık bir gerçektir.

İsrail'in istediği; İran gerekçesiyle Gazze'deki sıkışmışlığı bölgeye yaymak, Gazze üzerinden başlattığı jeopolitik hedefine ulaşmaktır.

İsrail'in jeopolitik hedefindekiler; Gazze'yi soykırıma uğratarak, Hamas'ı yok etmek, en fazla Batı Şeria gibi kontrolü kendinde olan kukla bir yönetim oluşturmak, Doğu Akdeniz'in yükselen enerji jeopolitiğinde çok daha fazla etkin olmak, bunun için Kıbrıs Adası'na özel önem vermek, Gazze üzerinden Akabe Körfezi'ne açılacak kanal inşa etmek, Arz-ı Mevud için ileri adımlar atmak, Suriye üzerinden Irak'a uzanacak Davud koridorunu hayata geçirmek olarak sıralanabilir.

Tüm bu jeopolitik hevesin yol alması, bölge ülkeleri ve Türkiye açısından kuşkusuz bir dizi tehdidin zemin bulmasıdır. Suriye'nin kuzeyinde kümelenen PKK-YPG terör örgütü eliyle bir garnizon-karakol inşası, İsrail'in jeopolitik şer heveslerine eklemlenecek önemli bir boyuttur. Son zamanlarda somut adımların atıldığı, Irak'ın Basra Körfezi'ndeki Büyük Faw Limanı'ndan Bağdat-Musul üzerinden kuzeye uzanarak, Türkiye ile Avrupa'ya yönelecek olan Kalkınma Yolu projesi de çok önemli yeni bir jeopolitik iklim oluşturacaktır. 1200 km'lik kara ve demiryolunu içeren bu koridor, Asya'dan, Körfez coğrafyasından Avrupa'ya uzanacak en kısa hat olacaktır. Bu özelliğiyle Süveyş'i, Hürmüz ve Babülmendep boğazlarından daha avantajlı olacaktır.