Türkiye'nin coğrafi konumunun jeopolitik değeri ve güç ilişkilerinde stratejik konumu ve hedefleri konusunda günümüzde çeşitli yaklaşımlara tanık oluyoruz.
24 yıl önce 2001 yılının Haziran ayında yayınlanan; "Yeni Dünya Düzeni Arayışı ve Türkiye:Jeopolitik Analiz" isimli kitabımda, Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu siyasal sisteminin çözülmesi sonrası Türkiye'nin neleri öne çıkarması konusunda kaleme aldıklarımı, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmadan 24 yıl sonra sizlerle bir kısmını izninizle paylaşmak istedim.
"Türkiye'nin Coğrafi Konumunun Zorunlu Kıldığı Yeni Jeopolitik Özellikleri ve Aktif Bir Güç Olmanın Koşulları;
● Tek seçenekli değil, çok seçenekli
● Etkilenen değil, etkileyen
● Kanat ülke değil, merkez ülke
● Aracı veya geçiş ülkesi değil, santral/Merkez ülke
● Köreltici, daraltıcı, uysal değil, genişletici, üretici, yaratıcı, aktif ülke
● Sadece potansiyel bir bölgesel bir güç değil, aktif bir bölgesel güç
● Kısa dönemli değil, uzun dönemli stratejik öngörü
● Silah pazarı olmuş bir ülke değil, ulusal savunma sanayisi olan bir ülke
● Tüm dünya ile ilişkilenmeye hazır, ancak olanaklarını ve konumunu edilgenleştirmeden, bağımlı kılmadan, eşit koşullu ilişkilerle dışa açılan ülke
Buna göre Türkiye'nin; çözüme giden yolda çizeceği "kalkınma haritasının" temel bileşenleri başarının da anahtarlarıdır;
Yeni dünya düzeni arayışında küresel tezleri çok iyi algılayarak, dışa açılma sürecini, dışa açma süreciyle karıştırmadan, yani denetimi elden bırakmadan, tek taraflı ekono¬mik bağımlılığı sanki küreselleşmenin kaçınılmaz bir sonu¬cuymuş gibi görmeden tıpkı ABD'nin, AB ülkelerinin, Japonya'nın ulusal pazarlarını korumadaki duyarlılıkları, hu¬kuksal ve siyasal tüm korumacı tavırları gibi pazar egemen¬liğinin nasıl bir güç olduğunun bilinciyle davranarak, bilgi-nin - ileri teknolojinin asla küreselleştirilmediğini ve bu unsurları üretmeden bağımlılıktan kurtulmanın zor olduğunu algılayarak, ulusal kaynaklarını bilerek, coğrafyanı yete¬rince tanıyarak, ona sahip çıkarak, özünü, kendi kaynakla¬rını seferber ederek, tıpkı Japonya gibi biriktirmeyi, tasar¬ruf edebilmeyi alışkanlık haline getirerek ve dokularımıza işleyerek, üretmeden -tüketmemeyi ilke haline getirerek, yeniden kalkınma ve sanayileşme sürecini başlatarak, tarım-sanayi ikiliği yaratmadan, her ikisinde de teknolojik ilerlemeyi hedefleyerek her ikisinin de kalkınmada öncelikli olduğunu, sanayide ileri gitmiş ülkelerin tarımda da ileri olduğunu hatırlayıp bunun için planlamanın en önemli silah olduğunu bilerek pIansız, programsız, stratejiden yoksun hiçbir ülkenin kalkınamadığını kabul ederek, Türkiye'nin coğrafi konumunun potansiyel güç özelliklerini harekete geçirerek, bu bağlamda üç tarafı denizlerle çevrili olmanın coğrafi bir zenginlik olduğunu, bu coğrafi zenginliğin, geliştirilecek deniz stratejisiyle büyük bir güç haline dönüştürmenin nedenli önemli olduğunu bilerek, eğitimli insan gücünü yetiştirerek, ulusal bilgiyi ulusal stratejiye kaynaklık edebilsin diye soluksuz üreterek, ulusal tüm değerleri kucaklayıp yaşanılan mekana sahip çıkma bilincini yerleşik kılarak, tarihsel ve kültürel değerlerimizdeki toplumsal dayanışma ve paylaşma duygularımızı onararak, toplumsal çıkarların bireysel çıkarların önüne geçmesini engelleyerek, yeniden özgüveni kazanarak Türkiye'nin sorunlarını aşması, ulusal gücünü ayağa kaldırması aktif bölgesel güç olması, kısacası hedef ve iddialarını yaşama geçirebilmesi hiç de zor değildir."