Terörsüz Türkiye, terörsüz Suriye demektir

Terörsüz Türkiye hedefinde devlet nezdinde son aşamada tamamlandı. O aşama, devletin başı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, DEM heyetiyle görüşmesidir. Bu görüşmeyle devletin kararlılığı ortaya konmuş ve artık terör örgütünün silah bırakarak, fesih kararı vermesi için takvim işlemeye başlamıştır. MHP lideri Bahçeli'nin, PKK'nın kongresini toplayarak, fesih kararı vermesi için işaret ettiği 4 Mayıs tarihi, takvimin seyrini belirleyecektir. Bunun için DEM heyetinin bir kez daha İmralı'ya gideceği anlaşılıyor.

MHP lideri Bahçeli'nin tarihi çağrısından sonra konuya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesafeli durduğu, Bahçeli'nin sadece kendi iradesi ve kararıyla çağrının yapıldığı yönünde bir dizi spekülasyonlar yapılmıştı. Bu yaklaşımlar, meseleye sadece kendi siyasi çıkarının zedelenmemesi hassasiyetiyle bakanların tutunmak istedikleri yapay bir zemindi. Artık bu zeminin gerçek olmadığına dair en ufak bir kuşku yoktur. Terörsüz Türkiye hedefi, devlet ve millet kararlılığıdır. Mutlaka sonuca ulaşması istenmektedir. Ancak biliniyor ki, sonuca giden süreç uzadıkça, baltalanma riski de artıyor. Bu risk daha çok ülke dışından yansıyor ama ülke içinde de sürecin zedelenmesine katkı sağlayacak siyasi çıkar hesapları da dikkat çekiyor. Oy hesabına dayalı bu siyasi çıkarlar, sorunun çözümüne katkı sağlamayan aksine kalıcılaştırıp, önemsizleştiren bir refleksle işleyerek, seçimlerde DEM ile ittifak yapabilmeye odaklıydı. Kent uzlaşısı da bu refleksin eseriydi. Oysa bugün terörsüz Türkiye hedefiyle oy hesabına dayalı siyasi çıkarlar uğruna silahın, terörün gölgesinin düştüğü siyasi zeminin gerçek siyasi temsiliyete kavuşmasına, seçmen iradesinin ve onu temsil eden siyasi yapıların özgürleşmesine zemin hazırlanmış olacaktır. Aradaki farkın görülmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kayyım uygulamaları, kent uzlaşı gibi ittifaklar terör örgütünün siyasi uzantısı eliyle izinin varlığına işaret etmektedir ve esasen de bir sonuçtur. Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak, bu tür sonuçları doğuran sebepleri ortadan kaldırmaktır.

Bu hedefe ulaşabilmek için Suriye'deki gelişmeler belirleyici niteliktedir. Suriye devriminin kalıcı başarısı hem toplumsal, hem siyasi birliğe hem de toprak bütünlüğüne dayalı güçlü bir halk iktidarına bağlıysa bunun için öncelikle işgalci, soykırımcı, Siyonist İsrail'in teröründen arınması zorunludur. İsrail'in saldırganlığı püskürtülmedikçe Suriye'nin istikrara kavuşması güçtür. Gazze'nin kurtuluşu da kuşkusuz bu durumla bağlantılıdır. İsrail, işgal ettiği Filistin'i nasıl yok sayıyorsa, Suriye'yi de bir ülke, bir devlet olarak değil, kendisinin bağlı tampon coğrafya olarak görüyor. Bunun için de onun üzerinden teolojik safsatalarını da kolayca inşa edeceğini hesaplıyor. Suriye'nin güneyini Davut koridoruyla, kuzeyini de vaat edilmiş topraklar yakıştırmasıyla bölünüp parçalanmasına dayalı şer hevesini her daim diri ve canlı tutmaya çalışıyor.