Sömürgeci emperyalizmin terör karakolu soykırımcı siyonist İsrail'in, Filistin'deki zulmü eksilmeden sürüyor.
Uygulamaya sokulan ateşkese rağmen, başlattığı soykırımı adeta hiçbir eksik bırakmadan tamamlamanın şer çabasını sürdürüyor. İnsanlık tarihine 21. yüzyılda kara bir lekeyi işleyen soykırımcı,siyonist İsrail, sadece Gazze ile yetinmeyerek, Suriye'nin iç bütünlüğünün oluşmaması için her türlü şer çabanın içindedir. Kontrol ettiği terör örgütlerini canlandırarak, sahaya sürmek, var olanların etkisizleşmemesi için gayret sarf etmek öncelikle Suriye'deki şer çabasının özünü oluşturmaktadır.
Bir yandan da Doğu Akdeniz'deki heveslerini hayata geçirebilmek için yoğun bir gayretin içindedir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ı da yanına alarak Türkiye'yi de hedef alan yeni bir şer hattını Doğu Akdeniz'de kurmanın çabasındadır. Türkiye'yi hedef alan bu hamleler Doğu Akdeniz'le , Suriye ile de sınırlı değildir. Bu hamleler öylesine pervasızlaşmış durumdadır ki, Doğu Afrika'ya da sıçrayarak, Somali'de kopartılmaya çalışılmış Somaliland'ı tanıyarak, Türkiye'ye yönelik şer hamlelerine yenisini eklemiştir. Bir yandan Suriye sahasında PKK'nın yaşaması için DEAŞ'ı dirilten öte yandan Filistin soykırımını hiçbir sınır tanımaksızın sürdüren siyonist İsrail, tüm bunların zemininde aynı zamanda Doğu Akdeniz'in yükselen enerji jeopolitiğinin sömürgeci emperyalizmin terör karakolu olarak mutlaka hakimiyet kurmanın kirli, kanlı ajandasını sürdürmeye çalışıyor.
Filistin'de bugüne değin on binlerce çocuğu, bebeği, annelerinin karnındaki cenine varana kadar masum insanları katleden, kana doymayan 21. yüzyılda soykırımı yaşatan siyonist, İsrail'in yeryüzünde hakkın, hukukun, adaletin, vicdanın yok edilmesini de başarmanın gayretindedir.
Bu duruma seyirci kalanlar, en az bu soykırıma destek olanlar kadar bu suçun ortağıdırlar. Türkiye'nin bugüne değin soluksuz mücadelesi ve çabası yeryüzünün her yerindeki vicdanı körelmemiş, zihni teslim olmamış insanlığı ayağa kaldırabilme mücadelesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her uluslararası buluşmada gündemi, konusu ne olursa olsun mutlaka Filistin'deki zulmü, soykırımı, vahşeti ortaya koyan yaklaşımı; yeryüzünde küresel vicdan uyanması ve ayağa kalkması açısından da büyük önem taşımaktadır. İnsanlık için esas olan; insanlığı katleden, insanlığı yok eden, insanlık adına bugüne değin elde edilmiş bütün değerleri bertaraf eden zulmün karşısında durabilme direnci, inancı ve kararlılığıdır. Bunun için ilk şart; ne yaşadığını, nasıl yaşadığını, neden yaşadığını kavrayabilme bilinci ve buna karşı koyabilme iradesidir. Bunu da başarmanın yegane yolu; yaşanılanları unutmamak ve unutturmamaktır. Filistin'de zalimliğin yaslandığı yegane refleks; yaşattığı zulmü unutturabilmek, kanıksatabilmek, sıradanlaştırabilmektir. Bunun içindir ki; bu refleksi köreltebilmenin yolu; Filistin'de yaşanılan vahşeti, katliamı, soykırımı hala duymayanlara en yüksek sesle duyurmak, bilenleri de bilinç düzeyine taşımak ve o bilinci sürekli diri tutmaktır ve elbette bu zalimliğe karşı asla boyun eğmemektir.

5