Gazze'de ateşkese rağmen saldırılar tamamen kesilmiş değil. Aynı zamanda açlık, susuzluk, ilaç yokluğu yoluyla kitlesel kıyım da devam ediyor.
Öte yandan Gazze planı kapsamında uluslararası görev gücünün oluşturulması kararının henüz uygulamaya geçmemiş olması soykırımcı Siyonist İsrail açısından şer planlarının sürmesi anlamına da geliyor. Bu konuda da İsrail, hangi ülkenin askerinin bulunacağını ve bu askeri güçlerin işlevinin nelerle sınırlı olacağına bizzat kendisinin karar vereceğini sıklıkla beyan ediyor. Bu noktada da öne çıkan ülke Türkiye oluyor. Soykırımcı, Siyonist İsrail'i rahatsız eden; Mehmetçiğin Gazze'de, Filistin topraklarındaki varlığının, insanlık adına zulmün karşısında güvence olacağındandır.
Eli kanlı, bebek katili Netanyahu 'nın Türkiye için sarf ettiği; "İsrail'e ve Siyonizm'e karşı son yıllarda çok düşmanca bir tutum içindeler" sözleri, Türkiye'ye ve Mehmetçiğe karşı taşıdığı kaygıyı ortaya koyuyor. Esasen doğruyu söylüyor ve biliyor ki; Türkiye, soykırımcı, işgalci zulmeden İsrail'e ve Siyonizm'e karşı bir tutum içindedir. Zira bu Türkiye'nin vicdani, insani ahlaki sorumluluğudur. Tarihsel birikimi ve taşıdığı kimliğiyle zalimlere karşı mazlumun sesi, nefesi, umudu olmasının asli rolüdür.
Netanyahu'nun tedirginliği de bu yüzdendir. Filistin davasının yok edilmesinin Filistin'in büsbütün haritadan silinmesinin önünde en önemli engel, Türkiye'dir. Son zamanlarda İsrail basınında çıkan yazılar, çeşitli yorumlar esasen Türkiye'nin bugün geldiği konumunun ne denli etkin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu noktada Türkiye'nin attığı her olumlu adım, güce dayalı her hamlesi İsrail'de tedirginlik yaratıyor. Esasen söz konusu bu yazıların ve yorumların ortak noktası, Orta Doğu'yu istediği gibi şekillendirmeyi hedefleyen İsrail'in karşısında bu şer planlarını bozabilecek tek ülke olarak Türkiye'nin görülmesidir.

2