Partilerin Terörsüz Türkiye hedefine yönelik raporları

Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda yer alan siyasi partiler raporlarını kamuoyuyla paylaştılar.

Bunlar arasında MHP ve AK PARTİ raporları, komisyonun kuruluş gayesine, komisyondan beklenilenlere cevap verebilecek nitelikte hazırlanmıştır. Bu noktada hatırlatmak gerekirse, komisyondan beklenilen; bugüne değin çok sayıda kurum, kuruluş ve şahsiyetlerle yapılmış olan görüşmelerlerden sonra terörsüz Türkiye hedefine yönelik olarak, PKK terör örgütünün fesih sürecinin ihtiyaç duyduğu hukuki ve siyasi adımların atılması yönünde tüm katılımcı siyasi partilerin görüşleri ile harmanlanmış bir öneri paketi veya raporun hazırlanmasıdır. Diğer bir ifadeyle komisyondan beklenilen; PKK terör örgütünün mensuplarına ilişkin nasıl bir hukuki düzenleme yapılacağı bunun yanı sıra örgütün silahlarının etkisiz hale getirilmesi hususunda hangi teknik ve hukuki adımların atılacağına dair öneriler sunmasıdır. Komisyonun bu temel oluşum nedenine dair siyasi partilerden de beklenilen, somut önerilerin sunulması yönündedir.

MHP ve Ak Parti'nin hazırladıkları raporlar komisyonun beklentilerine yöneliktir. Bu raporlarda bundan sonra atılacak adımlara ilişkin öneriler sunulmaktadır. DEM ve CHP'nin hazırladığı raporlar ise komisyondan beklenilen ve komisyonun kurulma ve çalışma esaslarına dayalı içerikten oldukça uzaktır. DEM'in raporu, örgütün fesih sürecine ilişkin hiçbir içerik taşımadığı gibi, örgüt elebaşı Öcalan'ın 27 Şubat çağrısının içeriği ile de çelişkilidir. Nitekim Öcalan'ın çağrısında; "Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır" denilmişti.

Çağrı'nın sadece bu bölümü bile DEM'in hazırladığı raporla bütünüyle farklı bir maiyete işaret etmektedir. Bugüne değin," Öcalan irademizdir" diyen DEM'in, Öcalan'ın talepleri dışında sürecin ruhuyla, içeriğiyle, yapılması gerekenlerle çelişen farklı mahiyette ve karşılanması mümkün olmayan engeller üretmesi bu sürecin başarıyla sonuca kavuşmasına yönelik değildir.

Bu noktada hatırlatmak gerekir ki; terörsüz Türkiye hedefini baltalamaya çalışan bilhassa sömürgeci emperyalizmin ve soykırımcı siyonist İsrail'in güdümünde olanların varlığı aşikardır ve onların şer çabaları da açıkça bilinmektedir. Bu gerçeğin zemininde vurgulamak gerekir ki; DEM pozisyonunu belirlerken, Öcalan'ın 27 Şubat çağrısına ve Suriye'de yapılan 10 Mart mutabakatına aykırı bir tutum izlemesi, bu sürecin baltalanmasını isteyenlerin safına katkı sağlar.