Netanyahu-Trump Karşılaşması

Son saniye kararıyla Trump, İran'a saldırıya onay verdi. Saldırı kararı verirse o saldırının da B-2 bombardıman uçaklarıyla özellikle Fordo nükleer tesisini hedef alacağı tahmin ediliyordu. Biz de bu köşedeki son yazımızda bu noktaya işaret etmiştik. Trump'un kararıyla ABD, beklendiği gibi Fordo nükleer tesisine saldırdı. Sadece Fordo ile yetinmeyerek, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini de bombaladı.

Yine son yazımızın son cümlesinde;

"Trump'ı karar aşamasına sokan Netanyahu'nun Trump ajandasıdır. Bakalım kimin ajandası baskın çıkacak..." ifadesini kullanmıştık.

Bugün görünen o ki; Soykırımcı Netanyahu'nun şer ajandası, Trump'ınkine baskın çıkmıştır. Trump'ın irrasyonel durumunun rasyonel olan savaşlara bakışını, zedelemeyi başarmıştır. Seçim sürecinde, " barış güvercini" sıfatıyla anılmayı seven Trump, başkan olsaydı Ukrayna savaşının, Gazze'nin yaşanmayacağını ifade etmiş, başkan seçildiğinde başta Ukrayna savaşı olmak üzere savaşları kısa sürede bitireceğini söylemişti. Tüm bu sözlerini de ABD'nin bütçe açığını, dış borcunu, Çin karşısında üretim gücündeki gerilemeyi, Çin'e karşı giriştiği ticari ve teknolojik rekabeti, içerideki istihdam, satın alma, enflasyon gibi ekonomik sorunların çözümünün öncelikle olduğu gerçeğine dayanarak sarf ediyordu. Onun için de var olan savaşlara yenileri eklenerek, bütçe harcamalarını artırmayı istemeyeceği belirgin bir durumdu. Körfez ülkelerinden istediği finans desteğini de elde ettiği bir dönemde İran cephesi açmak veya İsrail'in açmasını istemek ve buna dahil olmak istemediği bir durumdu. Ancak istemediği bir duruma dahil olmak zorunda kaldı. Diğer bir ifadeyle Trump'un istemediğini, Netanyahu istemesini sağlattı. Nasıl başardığı sorusunun cevabı, Netanyahu'nun ABD müesses nizamıyla olan kuvvetli derin bağlarında aramak gerekir. Bu noktada Elon Musk ortaya attığı; "Epstein belgelerinde Trump'un adı geçiyor" iddiasının da tamamen göze ardı edilmemesi gerekir. Malum bu konularda İsrail gizli servisi Mossad, oldukça mahirdir.

Sonuçta, Netanyahu Trump'a çekmek istediği ayar sonuç verdi ve ABD savaşa dahil oldu. Şimdi gözler İran'da. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında ABD'nin yaptığı saldırının, uluslararası hukukun ağır ihlali olduğunu egemen bir devlete toprak bütünlüğünü de zedeleyici olarak yapılan bir saldırının Birleşmiş Milletler(BM) nezdinde de hukuksuzluğunu ortaya koymuş ve meşru müdafaa haklarını hatırlatmıştır.

Görünen o ki; "uluslarası" sıfat taşıyan kurumlar, anlaşmalar, ilkeler, değerler, hukuk ne varsa Gazze soykırımıyla yok edildiği gibi bir kez daha yok edildiği hatırlatılmıştır. Hukuk, düzen, değer tanımazlık, açık bir haydutluktur. Barışı, diplomasiyi, insan haklarını, millet egemenliklerini kurşunlamak, katletmektir. Kimin nükleer potansiyele sahip olacağına İsrail-ABD-İngiltere gibi aktörler karar veremez. Üstelik bunlardan İsrail nükleer potansiyeli konusunda hiç kimseye hesap vermemişken bu tavır asla kabul edilemez.