İstanbul 6.2 büyüklüğünde depremle sarsıldı.
Can ve mal kaybının yaşanmaması en büyük tesellimiz. Ancak bu sarsıntının büyük ve son uyarı olduğunun kabul edilmesi gerekir. İstanbul'da 7.5 milyon ev ve işyerinin olduğu, bunların 1,5 milyonunun mühendislik hizmeti olmayan binalar olduğu, bu binalarda 5 milyon nüfusun yaşadığını belirtmek gerekir.
Bu noktada Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un açıklamalarına da kulak vermek gerekir; "İstanbul'un tek gündemi deprem olmalı. 13 yılda 923 bin bağımsız bölüm dönüştürüldü. Bugün 1,5 milyon riskli yapı var. Yüzde 30'u acilen dönüştürülmeli. Kaybedecek vaktimiz yok. Bugünün ihmali yarının felaketi olur. Vakit daralıyor, her saniye değerli. İstanbul depremi milli güvenlik meselesidir."
Bu sözler, İstanbul duyarlılığının ihmal edilemez boyutunu oluşturuyor. Kentsel dönüşüm konusunda seferberliğin başlaması kaçınılmaz bir gerçek. Bu seferberlik tabiatıyla herkesi içine alıyor.
Kamu ve özel sektörün yanı sıra vatandaşların da kentsel dönüşüm sürecine yoğunlukla katılımı çok önemlidir. Devlet desteklerinin değerlendirilmesi, yerel yöneticilerin bu sürece dört elle sarılması, bu bağlamda atılacak her adımın milli görev duygu ve düşüncesiyle gerçekleştirilmesi esas olmalıdır. Yaşanılabilir, güven duyulan İstanbul için bu seferberliğin vakit geçirilmeden başlaması yaşamsal bir zorunluluktur.
İstanbul yaşanılan 6.2 büyüklüğündeki deprem sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şu sözleri çok önemli ve çok dikkat çekicidir; "Hep söylediğim gibi bugünler siyaset yapma değil, bir olma, beraber olma, dayanışma, milletçe kardeşliğimizi hatırlama dönemleridir. Artık laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koyma zamanıdır.
Devlet olarak, tüm birimlerimizle seferberlik anlayışıyla çalışıyoruz. Önümüzdeki kabine toplantımızda konuyu enine boyuna değerlendirecek, akabinde gerekli açıklamaları kamuoyumuza yapacağız. Bugün sadece şunu önemle vurgulamak isterim. Deprem gibi hepimizi sarsan, hepimizi etkileyen konuların günlük siyasetin polemiklerine alet edilmesini asla tasvip etmiyoruz.
Biz, böyle hassas zamanlarda hiç kimseyle tartışmaya girmek istemiyoruz. Dahası, bunu milletimize karşı bir saygısızlık olarak görüyoruz. Selden kütük kapma yarışında olan fırsatçıları da vicdana ve sorumluluk duygusuyla hareket etmeye davet ediyoruz. Hep söylediğim gibi bugünler siyaset yapma değil, bir olma, beraber olma, dayanışma, milletçe kardeşliğimizi hatırlama dönemleridir. Bu duygudaşlığa zarar veren her şey yanlıştır, vakitsizdir, lüzumsuzdur. Artık laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koyma zamanıdır.
Bahane aramak, mazeret üretmek yerine, daha fazla iş ve icraat üretmeli, tüm enerjimizi, yapı stokumuzu bir an evvel yenilemeye harcamalıyız. Her işe karşı çıkan marjinallerin ne dediğine bakmadan, kentsel dönüşüm projelerini süratle hayata geçirmeye odaklanmalıyız. El ele verip birlikte çalıştığımızda kısa sürede çok büyük mesafe almamız pekala mümkündür." Bu samimi sözler, hepimiz için hassasiyetle içselleştirmesi gereken sözlerdir. Tercihlerimizi, kararlarımızı, katkılarımızı, seçiciliğimizi bu sözlerdeki sahici, samimi hassasiyet içeren muhtevayla yapmalıyız.

78