CHP Genel Başkanı Özgür Özel genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşme talebinde bulunarak, adına "normalleşme" dediği siyasi bir hamle yaptı.
İlk günden beri hep sorduk; Özgür Özel "normalleşme"den neyi murat etmektedir ve daha önce kendince neler anormaldi de şimdi nelerin normalleşmesini istemektedir Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yaptığı iki görüşme sonrası bu sorulara cevap olacak gelişmelerin kısmen yaşandığı söylenebilir. Öncelikle "normalleşme" vurgusuyla; önceki genel başkandan üslup ve yöntem farklılığını ortaya koymayı arzuladığı ve tartışmalı kongre sürecinde kendisine yakıştırılan;" emanetçi başkan" "eş başkan" gibi sıfatları da geçersiz kılmak adına genel başkanlığını ve liderliğini daha güçlü kılmak istediği söylenebilir. Tüm bunlar CHP içine yönelikti. Oysa siyasette "normalleşme" isteniyorsa, Türkiye'nin verdiği emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesinde CHP'nin üzerine düşeni herkesten fazla yapmasıydı.
Bu konuda en azından arzu ettiğimiz düzeyde bir değişime tanık olamadık. Bu konuda özellikle Suriye, Irak ve Libya tezkerelerine yönelik yeni yönetimin tavrının daha somut ve net bir tutum ortaya koyacağını hep vurguladık.
Ancak geçtiğimiz gün Gazi Meclis'te CHP'nin dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı, eski büyükelçi Namık Tan kürsüden şunları söyledi; "Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgali sırasında iktidara gelen AKP, yerini sağlamlaştırdıkça dış politikada etkinlik ile 'işgüzarlık'ı karıştırmaya yöneldi. Ulusal çıkarların korunmasına odaklı dış politikayı özgüven eksikliği saydı. Âdeta 'Lafla peynir gemisi yürümüyor' deyişini yanlış çıkarmak için dış politikayı her koşulda bağırıp çağırarak yürütmeyi yeğledi. Orada da durmadı; yeri geldi, Osmanlı'yı ihya hayalleri kurdu; sınır ötesi harekatlarla yetinmedi, deniz aşırı maceralara yeltendi. Bir ara tutturduğu Mavi Vatan masalından -o da koşulların zorlamasıyla yani ekonominin iflası kapıya dayanınca- neyse ki oldukça çabuk yüz geri etti."