Yeni Ortadoğu inşasının önündeki düğüm: Gazze Anlaşması

Bu satırlar yazılırken müzakereciler tarafları Kahire'de bekliyordu. İsrail, Gazze Anlaşması üzerine Hamas ile dolaylı olarak görüşmeyi ABD'nin isteği üzerine kabul etmiş görünüyor. Bu tür görüşmelerden bugüne kadar pek bir şey çıkmamıştı ama bu sefer Trump'ın anlaşmanın gerçekleşmesini istemesi bazı dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor. Hamas ve Arap liderler, bu arada da arabulucular ABD'nin Gazze dosyasını kapatma isteğini görüyor ve bunun üzerinden İsrail'i manalı bir şekilde sınırlayacak bir pozisyonu korumaya çalışıyorlar. Ellerinde üç önemli kart var.

ANLAŞMA MEYDANA ÇIKARKEN GENEL KONJONKTÜR

İlk kart İsrail'in Gazze savaşını kazanamamış olduğu gerçeği. Eğer bu savaş İsrail tarafından ABD'nin desteğiyle kazanılmış olsaydı biz bugün Gazze Anlaşmasını değil, Trump'ın Gazze Riveria planını konuşuyor olurduk. Gazze direnişi Filistin direnişini uzun yıllardan sonra yeni bir heyecan dalgası ile ateşledi. Bugün Filistin devletini ve iki devletli çözüme desteğin yönetimler ve halklar nezdinde görülmedik ölçüde arttığını gözlemliyoruz. İsrail adına 2023'te başlatılan Gazze savaşının bazı taktik amaçları vardı, bu amaçlar arasında zikredilmeyen ama en çok önemsenen stratejik düzey hedef ise Filistin devleti potansiyelinin/ümidinin ortadan kaldırılmasıydı. Bugün İsrail radikalizmini hala en çok besleyen hedef budur. Ancak gerçeklik bize şunu söylüyor, Netanyahu yönetimi IDF'in askeri operasyonları üzerinden taktik amaçlarını gerçekleştiremediği gibi, bugün uluslararası politikada milyonların Filistin Devleti şarkısını söylemesini duymak zorunda. Netanyahu hükümetinin kendi rakiplerini içeride ve dışarıda sınırlamasına rağmen bu başarısızlıkları aşamıyor olması Trump yönetimini bir manevra yapmaya zorunlu kıldı.

İkinci kart, aslında, bu birinci kartın devamı: İsrail bugün son derece yalnızlaşmış bir aktör. Gazze savaşı İsrail adına doğru verilen bir savaş olmadı. Her ne kadar İsrail bu savaşı, terörle ve Hamas ile mücadele şeklinde resmetmeye çalışsa da gerek İsrailli yetkililerin açıklamaları gerek sahada savaşın sivilleri yerinden etme amacı ile sürdürülme biçimi İsrail'in amacının bir tür "lebensraum" inşa etmek, bunun için de işgal ve yayılmacılığı kullanmak olduğunu gösterdi. Bu net tablo hem bölgede hem de uluslararası toplumda küresel ve ahlaki bir direnişi başlattı. Bölgesel kolektif cevap olarak İsrail'i dengeleme adımlarının nüvelerini gördük. Bu nüvelerden daha çok filiz çıkacağı, belki bir gün şartlar olgunlaşırsa gerçek bir kollektif cevaba evrilebileceğini herkes düşünüyor. Cumartesi kamuoyunu bilgilendirirken Hakan Fidan da benzer şeyler söyledi. Yalnızlaşmayı sadece Ortadoğu ve Kuzey Afrika hattında düşünmemek gerek. İsrail'in varoluş alanlarından biri de Akdeniz. Uzun yıllardır Doğu Akdeniz'de kendisine yakın aktörlerin koordinasyonu üzerinden bir hat inşa etmeye çalışıyor. Bir zamanlar elinde enerji hayallerini tuttuğu için bu hattın çok kolay inşa edileceğini de düşünüyordu. Oysa şimdi İspanya, İtalya, Fransa, Fas, Tunus İsrail karşıtı gösterilerle yıkılıyor. Türkiye'nin İsrail'in dengelenip, sınırlanmasını ne kadar önemsediğini, Ankara'nın elinin Libya ve Mısır'da güçlendiğini söylememize gerek yok. Mısır, zor bir pozisyonda olsa da gerektiğinde Sisi yönetiminin İsrail'i tehdit olarak nitelendirdiğini de gördük. İsrail'in tek dostu gibi kalan GKRY resmi olarak arkasını AB'ye ve Avrupa ülkelerine dayamak zorunda. Ada'da varlık gösteren İngiltere ve Fransa daha yeni Filistin Devleti'ni tanıdılar. Dolayısıyla Netanyahu İsrail'i için durumun hiç iç açıcı olmadığı görülebiliyor. ABD başkanı bizzat, İsrail'in uluslararası toplumsal desteği kaybettiğini ve kendisine sunulan teklifi kabul etmesi gerektiğini söyledi.

ABD'NİN MESELESİ GAZZE DEĞİL ORTADOĞU

Üçüncü kart aslında Gazze ile ya da İsrail ile ilgili değil, ABD'nin ne istediği ile ilgili. Bence Trump yönetiminin isteği iktidara geldiğinden beri hiç değişmedi. Bugün küresel sistemde ABD adına bir fırsat alanı olduğunu düşünüyor. Bu alandan faydalanarak Amerikan çıkarlarına uygun bir bölgesel denge/bölgesel düzen kurmak istiyor. Gazze savaşı sürdükçe bunun mümkün olamadığı görüldü. Savaşı bitirmek için Trump bugüne kadar kısmi/sınırlı anlaşma, İsrail'in sınırsız desteklenmesi, İran'ın vurulması üzerinden gösterilen gücün Gazze'de baskı için kullanılması dahil pek çok yöntem denedi. Olmadı. Doha saldırısı işlerin nereye varabileceğini gösteren bir şok denemesiydi. Ama Doha saldırısı sonrasında bölgenin şoktan tepki ve dengelemeye geçişi Trump yönetimini yeni bir çizgiye doğru itti. ABD'nin bölge devletlerini ve müttefiklerini kaybetmek istemediği böylece hem bölge hem de İsrail tarafından görüldü. Dahası Netanyahu-Trump görüşmesinden Katar'a özür telefonu çıktı. Yani İsrail, Katar'ı terörle mücadele bahanesi ile vurmasının bir hata olduğunu, bu saldırının meşru olmadığını kabul etmek zorunda kaldı. İsrail'in sözlerinin güvenilmez olduğu, kendisine yönelik bu sınırlandırmanın gelecekte İsrail'in eylemleri ile aşılabileceği bilindiğinden ABD daha önemli bir şey yaptı: Katar'a neredeyse 5. Madde benzeri bir savunma sözü verdi. Bu tür bir sözün tüm Körfez ve bölgedeki NATO dışı ABD müttefikleri tarafından yıllardır talep edildiği biliniyor. Nasip Katar'ınmış. Bu noktada Katar'ın Hamas politikasının ABD tarafından ödüllendirildiği ya da güvence altına alındığı dahi söylenebilir. Washington'da büyük övgülerle karşılanan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Filistin davası ve Hamas konusundaki duruşu son derece net. ABD'nin bu adımları birleştirildiğinde ve Hamas'ın anlaşmaya iknası için Katar ve Mısır'ın arabuluculuğuna Türkiye'nin de kolaylaştırıcı rolünün eklenmesi arzusunun Ankara'ya yansıtıldığı düşünüldüğünde tek bir sonuç çıkıyor: ABD, bu anlaşmanın gerçekleşmesini çok arzu ediyor. Anlaşmanın Hamas tarafından kabulüne önem veriyor- böylece Hamas sahada ABD nezdinde bir aktör olduğunu da kanıtlıyor- çünkü bu anlaşmayı yeni Ortadoğu için bir adım olarak görüyor.

HERKES (HAMAS, İSRAİL, ABD) KÖŞEYE SIKIŞMIŞ DURUMDA

Bu resme baktığımızda anlaşma ile Hamas'ın köşeye sıkıştırıldığını iddia eden görüşe şöyle bir cevap vermemiz mümkün. Evet, Hamas rehineler üzerinden sahip olduğu pazarlık kozunu bırakmaya zorlanıyor- ki bu en önemli pazarlık kozu. Fakat İsrail de köşeye sıkışmış durumda. Savaş iyi gitmiyor, yapayalnız ve bölgede hem Ortadoğu da hem Akdeniz de İsrail'e karşı atılmış ciddi dengeleme/sınırlama adımları var. İşgal (Gazze ve Batı Şeria'nın işgali) ABD'den yeşil ışık almadı. Bölge şimdilik ABD üzerinden İsrail'i sınırlandırmaya çabalıyor ve bu işe yarıyormuş gözüküyor. Netanyahu için bu tabloyu zafer resmi olarak satmak mümkün değil. Yine de 2023'de Gazze savaşı dahilinde açıklamış olduğu taktik hedeflere ulaşılması (rehinelerin kurtarılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze'nin denetiminin Hamas dışı aktörler tarafından sağlanması) Trump'ın sunduğu Gazze Anlaşmasında var. Ve bu "küçük bir zafer" olarak Netanyahu tarafından kullanılacaktır. Rehineler meselesi, bu küçük zafer gösterisinin en kırılgan noktası, zira ölürlerse ya da ölü veya sağ hiç teslim edilmezlerse İsrail'in küçük zaferi de korkunç bir yenilgi halini alır. Bu arada ABD'nin de belirli açılardan köşeye sıkıştığı da doğru. Trump, yeni Ortadoğu'suna bir an önce kavuşmak istiyor. İsrail'in başarısızlıkları bölgede ve sistemde Trump'ın kendi kendine biçtiği ama güçlü olduğu için bir gerçekliğe dönüşebilecek Küresel Barış misyonuna zarar veriyor. Tüm bunlar üzerine rehineler ölürse bu Trump için içte ve dışarıda çok ciddi bir siyasi yenilgi olur. Herkesin köşeye sıkıştığı bir tablo olduğu için arabulucuların eli pazarlıklarda daha kuvvetli ve esnek hale geldi, Hamas da müzakereleri sürdürülebilir buldu.