Bir Venezüella var, Venezüella'dan içeri

Cuma günü Nobel ödül komitesi neredeyse göz yaşartıcı bir performans sergileyerek (Oskar ödülüne layık bir performans da denilebilir) Nobel Barış Ödülüne sahip olduğunu haber vermek için Maria Corina Machado ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Norveç Akademisi Nobel Ödül Komitesi başkanın gırtlağı düğümlene düğümlene Venezüella halkının demokratik taleplerini desteklemek konusunda cesur mücadelesi için Machado'yu kutladı. Ancak, Nobel ödülünün Trump'a verilmemesi nedeniyle İsveç/Norveç akademilerini tebrik etme furyası kısa sürdü. Machado'nun siyasi kimliği ve söylemi Trump'tan daha radikal çünkü. Sevmeyenleri tarafından rahatlıkla Faşist olarak nitelendiriyor. Chavezci sosyalizm/popülizme karşı duruşunun, dolayısıyla da Maduro'nun karşıtı olması yanı sıra açıkça dış aktörlerin (İsrail olur ABD olur) askeri müdahalesiyle Venezüella'da rejim değişimini savunan biri. ABD aracılığıyla Venezüella ekonomisinin tamamen dönüşmesini de talep ediyor. Yani, Machado, Trump'ın "öncelik Amerika'ya vizyonu" benimsemekle kalmıyor, Latin Amerika ve Karayipler'de ABD'nin hegemonik üstünlüğe sahip olmasını, ABD dışındakilerinin bu alana girişinin mümkün oldukça sınırlı olması gerektiğini savunuyor.

MACHADO NEYİ TEMSİL EDİYOR

Bu arada Chavezciliğin Maduro tarafından yorumlanan biçimi maalesef Venezüella ekonomisini yerlerde sürünür hale getirdi. Bu cümleye itiraz edecekler olacaktır çünkü direnişin ekonomik ayağı Latin Amerika ve Karayiplerde ABD'ye o kadar bağımlı ki ABD'ye siyasi olarak direnmenin bedeli ekonomik çöküş oluyor. Bu itiraz sonucu değiştirmiyor: Direniş olarak direndiğiniz merkeze bağımlı olduğunuz müddetçe direnişiniz istikrarı çok mümkün olmuyor. Chavez ve Maduro, ABD ile çıkar ortaklığına sahip eliti alaşağı etmeyi savunup, petrol şirketlerini tamamen devlet kontrolüne getirdiklerini söyleyebilirler ama pazarın altyapısal olarak ABD ekonomisine bağımlı olma sorununu hiçbir zaman aşamadılar. Pek çoklarına göre yirmi yıldan uzun süredir Chavezciliği iktidarda tutan, ekonomik bağımsızlık değil petrol fiyatlarının bu bağımlılığa rağmen direnmeyi mümkün kılacak seviyelerde olmasıydı. Muhtemelen darbe vb girişimleri önlemek için Venezüella'da sıkı olan devlet kontrolü tam bir sıkboğaz haline geldi, ayrıca dostlardan da (yakınlardaki solcu rejimler uzaklardaki Çin, Rusya, İran vb) istihbaratsal olarak destek aldı. Yine de Küba gibi küçük bir adadan da bahsetmiyoruz, sağ-sol popülizm arasında salıncak gibi gidip gelen Latin Amerika ve Karayip dünyası (Arjantin'in durumu malum) rakipleri, üstelik Caracas'a erişim uzaklığında Venezüella'nın karşısına koyuyor.

Bu sarmaldan çıkmak ekonomik olarak imkansız olduğundan Maduro geçtiğimiz Şubat ayında iktisadi açıdan ülkenin olağanüstü hal koşullarında yaşadığını itiraf etmişti. Machado'nun önerdiği ekonomik program, sanmayın ki bu olağanüstü kötü hali dönüştürecek radikal devrimci bir atılım. Machado, daha fazla ABD şirketinin Venezüella ekonomisi içine girmesini ve bu şirketler aracılığıyla milyonlarca ton varil petrol üretilmesini çözüm olarak görüyor. Bugün ekonominin sadece yüzbinlerce ton varil petrol üretimi yapmasını eleştiriyor. Özelleşme ve ABD menşeili şirketlerle evlilik "demokratik kurumsallaşma" altında olacak; Machado'nun şartı bu. Demokratikleşme ve kurumsallaşma ekonomiyi iyileştirir tezi ABD üniversitelerinde çok popüler tabi, yansımasını Machado'nun bu yaz ABD'li iş adamlarına ve karar vericilere sunduğu ekonomi planında buldu. Bu planı sevinçle karşılayanlar Trump'ın açtığı küresel gümrük savaşlarının ve ekonomik/ticari karşılıklı bağımlılığı silah haline getirmesinin ticaretin küresel kurumsallaşması ile uyumsuz olduğunu unutuyorlar elbette. Machado'da 2024'den itibaren (yani kendisinin katılımının engellendiği seçimlerden itibaren) Venezüella'ya yönelik uygulanan yaptırım ve ek gümrük vergileri ile Venezüella pazarının küçültülmesini, Trump'ın son açıkladığı vergilerle birlikte Caracas'ın petrol üretiminin iyice daralmasını destekliyor.

VENEZÜELLA'YA SALDIRI GÜNÜ VERİLEN NOBEL

Nobel komitesi, kendi kendine biçtiği küresel barış misyonu içerisinde gerçekleştirdiği arabulucu diplomasi nedeniyle ödülü Trump'a verseydi çok daha iyi bir iş yapardı. Gidip ödülü Latin Amerika ve Karayipler'de etkili olmak isteyen küresel bir Trumpist'e verdiler. Zaten Machado da ödülü Trump'a adadı. İsveç ve Norveçliler vermek istedikleri mesaj üzerine düşünmüşler midir acaba, düşündüler ise yatacak yerleri yok. Ödülün açıklandığı gün BM Güvenlik Konseyi, ABD gündemi ile Venezüella'nın çağrısı üzerine toplanmıştı. Aynı gün ABD, Venezüella'ya ait ve Washington'a göre uyuşturucu kaçakçılığı yapan sivil bir tekneye askeri saldırı düzenleyip üç kişiyi daha okyanusun dibine göndermişti. Bu ABD'nin uluslararası sularda ya da Venezüella karasularında vurduğu dördüncü tekne. Washington yönetimi Maduro iktidarını tanımadıklarını ilan ettiği için Venezüella'nın herhangi bir protesto hakkı olduğunu da yadsıyor. Trump, yakın zamanda Kongre'de yaptığı konuşmada ABD'nin uyuşturucu satıcısı teröristlere karşı savaş içinde olduğunu açıklamış, dolayısıyla ABD'nin bu gruplara ve bu grupları destekleyen ülkelere karşı askeri güç kullanma hakkını kullanacağını söylemişti. Rusya ve Çin olayı, "vahşi Batı kanunlarının uygulanması olarak" değerlendirdi, Venezüella BMGK'ni kendisine yönelik saldırıyı kınamaya çağırdı. Ve doğal olarak hiçbir sonuç alınamadığı gibi Venezüellalı balıkçılar ya da uyuşturucu satıcıları balık yemi olurken ABD'nin Venezüella'ya askeri müdahalede bulunup, daha çok kişinin denizde balıkların arasına karışması gerektiğine inanan biri Nobel Barış Ödülü'nü kucakladı.

NİYET REJİM DEĞİŞİKLİĞİ İSE RICHARD GRENELL NE YAPTI

ABD'nin, Obama dönemini saymazsak Küba ve Venezüella'ya yönelik değişmez bir rejim değişikliği politikası var. Trump'ın ilk döneminde rejim değişikliği talebini ABD yönetimi Venezüella kaynaklı uyuşturucu ve yasadışı göçmen sorunlarına bağlamış, Maduro'nun bölge kökenli bir çetenin üyesi olduğunu iddia etmişti. Karayipler deyince aslan kesilen Rubio, II. Trump yönetiminde aynı suçlamaları yineliyor. Ancak bu sefer ekonomik baskı ve yaptırımlarla Venezüella'da rejim değişikliğini zorlamanın yerini doğrudan savaş ve kuvvet kullanımı tehdidi ile rejim değişikliğini zorlamak almış durumda. Aslında tablo yakın zamana kadar biraz daha karmaşıktı. Perde arkasında Latin Amerika ve Karayipler konusunda Rubio ile hiç anlaşamayan Richard Grenell'in Venezüella yönetimi ile pazarlıklar yürütüldüğü söyleniyordu. Perde arkası diyoruz ama Maduro bizzat Grenell'i sarayında kabul etmiş, Simon Bolivar'ın kılıcı önünde fotoğraf çektirmişlerdi. Grenell, Venezüella'da tutuklu bulunan bazı ABD vatandaşlarının iadesini istemiş, karşılığında anası-babası Venezüella'ya geri postalanmış küçük bir yavrucağı Caracas'a iade etmişti. Rubio'nun çocuğu vermemek için tepindiği söyleniyor. Fakat aslında pazarlık daha ciddi şeyler üzerinden dönüyordu.