Zirve için dağ fare doğurdu diyen de var, özellikle ABD basınında Trump bir şey kazanmadı, Putin'in dolduruşuna geldi diyen de var. Amerikalıların genel bir memnuniyetsizlik halinde olduğu anlaşılıyor. Alaska'ya giden jete binerken acil bir ateşkes talebinde olan Trump'ın Alaska'dan dönerken Rusya devlet başkanı gibi bir barış anlaşması istemesi gözlerden kaçmadığı için Avrupalılar tedirgin. Ayrıca barış anlaşmasının ulaşılması daha zor bir hedef olduğu bilindiğinden bu sahada savaş sürecek demek de oluyor. Dolayısıyla sahadaki Rus baskısı da sürecek.
Zelensky, neredeyse kovulduğu Beyaz Saray'a tekrar davet edildi. Pazartesi gerçekleşecek görüşmeler öncesinde de Avrupalılar, herhangi bir anlaşmada Ukrayna güvenliği güçlü teminatlarla garanti edilmeli mealinde bir deklarasyon yayınladılar. Bilindiği üzere ve biraz da komik bir şekilde Lavrov Alaska'ya ulaşırken üzerinde SSCB yazılı tişört giymişti, tam Putin kırmızı halıda yürürken Amerikalılar üzerinden B52 uçurdu.
Böyle sembolik güç gösterileri yapılıyor, kim ne kazandı sorusu soruluyor. Öncelikle kimin ne kazanıp-kaybettiğini söylemek için henüz çok erken. Realitede kimsenin daha bir şey kazanıp kaybettiği yok, çünkü taraflar "anlaşmak konusunda anlaştılar ama henüz bir anlaşmaya varmadılar".
Kısaca hiçbir şey çıkmamış bir masa için fazlaca gürültü bir atmosfere sahibiz. Bunu eleştirel bir tonda söylemiyoruz.
Tam tersine; iki şey çok çok önemli ve bütün bu gürültünün aslında temel nedeni:
1)- Büyük güç diplomasisi uzun bir aradan sonra sahalara geri döndü. Ukrayna Savaşının dışında bu adım kendi başına çok önemli.
2)- Ukrayna özelinde "anlaşma konusunda anlaşmak" bir büyük güç masasının kurulduğunu gösteriyor. Masa demek yemek demek ve kimin ne kadar yem olacağı, kimin masanın artıklarına talip olacağı elbette tekrar düşünülmeye başlandı.
AMERİKALILAR ALASKA'YA NEDEN GELDİ
Bu iki hususun altının gizliden gizliye Alaska Zirvesi'nde çizilmiş olması Amerikalıları elbette rahatsız ediyor. ABD, Trump yönetimi altında Öncelik Amerika'ya stratejisini basit izolasyoncu hayallerle ilan etmedi. Bu stratejiler ABD'ni istediğini alma konusunda zorlamayacak bir güç odağı, küresel olarak büyük güçlerin en güçlüsü haline getirmek için dizayn edildi. Küçük güçler ya da orta büyüklükteki güçleri sıkıştırmak, dövmek ya da övmek kolay. Onların bir kısmına ABD pençesini göstererek ellerindeki pastayı kapıyor. Ama büyük güç pazarlığı ve büyük güç masası bambaşka bir dinamik. Bu masada ABD basit bir ateşkesi koparmayı başaramamış görünüyor.
Bu da Amerikalılara Trump ile kısa süre önce polemik yaşayan Medvedev'in sözlerini hatırlatıyor: Dikkat, dikkat, Rusya Federasyonu, İran değil. Medvedev bu sözleri, bir güç pozisyonundan söylememişti. ABD'nin askeri ve ekonomik açıdan Rusya'dan daha güçlü olduğu, Ukrayna savaşının yarattığı uygun atmosferde Rusya'nın sınırlandırılmasının şimdilik başarıyla sağlandığını biliyoruz. Bu sınırlandırmaya Rusya'nın savaş esnasında kaybettiği prestij, insan kaynağı, para ve mühimmatı da ekleyelim.
Ama Rusya'yı hala, tüm kayıplara rağmen, büyük güç statüsünde tutan bir real-politik unsur var: ABD'ne maliyet yaratabilme kapasitesi. Washington, bu maliyeti Rusya'nın yaratmayı göze alabileceğine inanıyor. Maliyet yaratma kapasitesini de ciddiye alıyor. Eğer durum böyle olmasaydı, Trump, Putin ile bir zirve yapmayı arzu etmez, önüne kırmızı halılar sermezdi. Maliyet meselesi, belki Ukrayna savaşı özelinde ABD ve Rusya için bir riske dönüşüyor, ama sadece Ukrayna savaşı ile ilişkili değil. Bu nedenle Alaska'da ABD-Rusya doğrudan lider diplomasisinin kapısının açılması önemli.
Taraflar, birbirlerinin aklında ne olduğunu duydu ve karşılıklı büyük maliyetler yaratmak istemiyoruz mesajı verdi. Bu açıdan taraflar arasındaki temel stratejinin (escalation to de-escalate yani tansiyonu düşürmek için el yükseltme) değişmediğini de gösteriyor. Bu stratejinin doğrudan ABD-Rusya diyaloğunun kapısını çok uzun süre sonra açması ise ayrıca önemli. Böylelikle tansiyonun düşmesinden sonra ABD-Rusya'nın belirli konularda pazarlık ve anlaşma yapması için yani masa için, masadakileri silip süpürmek için bir fırsat penceresi açılabilir.
YALTA MI MÜNİH Mİ
Ukrayna özelinde masa beklentisi, çok kötü senaryoları akla getiriyor. Münih gibi masadaki zavallı kurbanın paramparça edildiği, Yalta gibi itinayla ve kimseye sormadan ikiye bölündüğü masalar herkesin aklında. Yeni bir Münih'ten ziyade yeni bir Yalta Anlaşmasının Rusya'nın hayallerinden biri olduğunu da biliyoruz. Aslında Ukrayna savaşı 2022'de başlarken Rusya tarafından sadece maksimalist amaçlarla (Ukrayna'nın kontrolü ve Batı ilgi alanının dışında bırakılması) başlatılmadı. Ukrayna odaklı maksimalist amaçların ötesinde Rusya Trans-Atlantik güvenliğin temellerinde revizyon talep ediyordu.
Yeni Yalta, Rusya-Batı güvenlik mimarisinin aktörlerin eşit güvenliği (eşit güçte olmasalar dahi) ve ilgi alanı bölüşmesi üzerinden inşasına dayanacaktı. Rusya, 2025'in son çeyreğine geldiğimizde ne Ukrayna sahasında maksimalist amaçlarını gerçekleştirdi, ne de Trans-Atlantik güvenliğin temellerini değiştirebildi. Örneğin NATO, Ukrayna'yı üye olarak kabul etmese de açık kapı politikasından geri adım atmadı. Bu da demek ki NATO/Batı bir ilgi alanı paylaşımına yanaşmadı, genişleme ile ilgilenmeyi sürdürdü. Zaten Finlandiya ve İsveç'in resmi NATO müttefikleri haline geldiğini de biliyoruz.
Alaska Zirvesi öncesi, tansiyonu artırarak ya da tansiyonu düşürmek için el yükselterek Rusya'nın yeni bir Yalta anlaşmasını zorlayamayacağı açıktı. Alaska Zirvesi sonrası basına yansıyanlar- çünkü taraflar resmî açıklamalarda konuyu netleştirmekten imtina ediyorlar- bir tür Münih masasının gündeme geldiği izlenimi veriyor. Buna göre Rusların kontrolündeki belirli Ukrayna topraklarının bir barış anlaşması çerçevesinde Rusya'ya bırakılmasından söz edilmiş görünüyor. Zelensky Alaska Zirvesi öncesi bu tür toprak al-ver düzenlemelerinin hem mümkün olmayacağını hem mümkün olabileceğini açıkladı. Bu nedenle mesele Ukrayna kanadının bunu kabul etmesinden çok Avrupalıların direnci ve Rusların durumdan memnun olup olmayacaklarıyla ilgili.
Rusların kalbinden maksimalist kazançlar geçtiğinden adım gibi eminim. Ayrıca küresel ve bölgesel sistemlerde yaşadıkları kayıplar onları Ukrayna'da tam kontrol kazanmaya teşvik ediyor. Ama Putin'in Ukrayna güvenliğinden Alaska'da dem vurması, bize tam kontrolü sağlayamayacağını Rusya'nın kabul ettiğini de gösterebilir. Eğer Ruslar sınırlı kazançlarla yetinmek zorunda olduklarına kani olmuşlarsa o zaman sınırlı kazançlarını maksimize edip, bunun kazanç tarafını parlatacak, bu kazancı bir büyük güç olarak elde ettiklerinin altını çizeceklerdir.