Türkiye'deki MÜSİAD Üyelerine ve Tüm İşadamlarına... Gazze Halkı Size Sesleniyor

MÜSİAD'ı bilmeyenler için, 5 Temmuz 1990 tarihinde kurulan ve Türkiye'nin bu dünyada etkili ve nüfuzlu bir ülke olduğuna inanan birçok işadamını bünyesinde barındıran, dünya çapında Türk iş ağını temsil eden Türk Müstakil İşadamları ve Sanayicileri Derneği'dir.

Bu yazıyı, Allah'ın kendilerine mal ikramında bulunduğu Müsiad'a üye olan işadamlarına ve onların dışındaki tüm işadamlarına yöneltiyorum. Gazze'deki Müslüman kardeşlerimizin hatırına, İslam kardeşliği ve insani bağlarla ve onlara karşı görevimi yerine getirme perspektifiyle yazıyorum ve her birinin okuyacağını umuyorum ve onlara mesajımı birkaç noktada özetliyorum:

Birincisi: Bu mal Allah'ın zenginleri sınadığı, Allah'tan insana bir sınavdır. Yoksulları yoksullukla sınadığı gibi, onlar da harcayacaklar mı Sabredecekler mi Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır; büyük mükâfat ise Allah'ın katındadır." (Teğabün,15) Bunun anlamı şudur: Bu mal ve evlat, Allah'a itaat edip etmediğimizi görmek ve bize verdiği nimetlerde O'na itaat etmemiz için Allah katındaki mükâfatta Allah'ın bir imtihanıdır: "Ve Allah'ın büyük bir mükâfatı vardır" ifadesi, mallarından harcayarak ve çocuklarını iyi yetiştirerek O'na itaat edenler içindir.

İkincisi: Bu mal bizim malımız değil, Allah'ın malıdır, evet mecazi olarak değil, gerçekte Allah'ın malıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Allah'a ve resulüne iman edin; O'nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükâfat vardır." (Hadid,7) Köleler için de söyle buyurdu: "Allah'ın size verdiği maldan da onlara verin" (Nûr,33)

Üçüncüsü: Yüce Allah, infak edenlere bu dünyada bir nimet ve artış, ahirette de büyük bir ödül vaat etmiştir. Yüce Allah şöyle buyurdu: "İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükâfat vardır." (Hadid,7) Sonra da şöyle buyuruyor: "Göklerin ve yerin tamamı zaten Allah'a ait olduğu halde ne diye hâlâ Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşanlar ötekilerle bir değildir. Onların derecesi, daha sonra harcayan ve savaşanlardan üstündür. Bununla birlikte Allah her birine en güzel olanı vaad etmiştir. Allah, yaptıklarınızdan tamamen haberdardır." (Hadid,10) O, infak edenlerin ödülünün Allah tarafından yedi yüz katına, sonsuza kadar katlanacağını söyledi: "Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah dilediğine katlayarak verir, Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir." (Bakara,261)

Ebû Kebşe el-Enmari'den rivayet edildiğine göre Peygamber (sas)) şöyle buyurmuştur: "Üç şey üzerine yemin ederim ki bunları iyi belleyin ve koruyun. "Hiçbir kulun malı sadaka ile eksilmez, uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini arttırır. Dilenme kapısını açana Allah fakirlik kapısını açar" buyurdu. Yine size bir söz söyleyeceğim, onu iyi belleyin. Dedi ki: Dünyada dört kısım insan vardır: Allah'ın kendisine mal ve ilim verdiği kişi, o kimse Rabbinden korkar, Allah'ın bunda bir hakkı olduğunu bilerek, akrabalarına iyilik yapar. Bu kimse, en üstün derecededir. Allah'ın kendisine mal vermeyip ilim verdiği, niyetinde samimi olan, "Eğer malım olsaydı ben de falan adam gibi davranırdım." diyen bir kul, Allah'ın kendisine mal verip ilim vermediği bir kul ile mükâfatı aynıdır; bir de Allah'ın kendisine mal verip ilim vermediği bir kul. Bu kimse malını bilgisizce harcar, Allah'tan korkmaz, Allah'ın onda, bir hakkı olduğunu bilmediği için akrabalık haklarını yerine getirmez. İşte bu kişi, en kötü derecededir. Allah'ın kendisine mal ve ilim vermediği bir kimse "Eğer malım olsaydı, onda falancanın işini yapardım" der bu da niyetinin karşılığını görür. Bu iki kişinin günahı eşittir. Tirmizi (2325) Ahmed (18060)

Dördüncüsü:Hz.Peygamber'in (sas)) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "(Kıyamet gününde) hiçbir kul, ömrünü ne için tükettiği, ilmi ile ne yaptığı, malını nereden kazanıp nerede harcadığı ve bedenini ne uğruna yıprattığı sorulmadıkça bir yere kıpırdayamayacaktır " Tirmizi (2417), küçük bir lafız farkıyla Darimi (537) ve Beyhaki ((Sünenü'l Kübrâ'ya Giriş)) (494)'te bu lafızla tahric etmiş ve lafız ona aittir. Yüce Allah, yerine getirdiğimiz takdirde kıyamet günü bize mallarımızdan sormayacağı bir şart koşmuştur ki bu da O'na iman etmek ve bize verdiği şeylerle O'nun emirlerine karşı gelmekten sakınmaktır. Yüce Allah şöyle buyurdu: "Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Siz iman eder ve Allah'a itaatsizlikten sakınırsanız O da hak ettiğiniz karşılığı verecek, sizden servetinizi de istemeyecektir." (Muhammed,36)

Beşincisi: Gazze halkı, Beyt'ül Makdis halkı ve Beyt'ül Makdis'in çevresindeki bölgeler bu yardıma ve infaka en layık olanlardır; bugün Gazze dışında zekâtın harcanacağı sekiz yerin tamamının bulunduğu bir yer bulamayız ve sekiz yer Yüce Allah'ın ayetlerinde zikredilmiştir: "Sadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, âzat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah'ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir."(Tevbe,60) Tüm bu harcama yerleri Gazze'de mevcut, ayrıca Aksa Tufan'ından sonra içinde bulundukları durumu ve ülkelerini yeniden inşa etmeye ihtiyaç duyduklarını biliyoruz.

Altıncısı: Filistin'de yaşananlar, dar ya da çarpıtılmış bir bakış açısıyla ele alamayacağımız kadar büyüktür; Allah tarafından görme yetisi ve basireti kapatılmış kişiler olarak "Bu yıkımın sebebi direniştir" diyoruz: "Sanki İsrail 77 yıldır ülkemizi işgal etmemiş, kutsal mekânlarımızı kirletmemiş, hiçbir ihlalde bulunmamış, can almamış, kan dökmemiş ve toplumu yerle bir etmemiş gibi, sanki direnişin kendini savunma, ülkesini özgürleştirme ve kutsal mekânlarını temizleme hakkı yokmuş gibi.Dahası, olup bitenler İslamcılar, özellikle de Hamas tarafından gerçekleştirildiğine bakamayacağımız kadar büyüktür ve bu nedenle onlar için mal harcayıp harcamamamız gerektiği konusunda şüpheye düşüyoruz. Basiretli Müslüman, düşmanın oklarını takip eden ve bu oklar kimi hedef alıyorsa o hak üzerinde olduğunu idrak edendir. Bu kahramanları yalnız bırakmak, kendimizden ve onlardan şüphe etmek yerine; bizim onlara teşekkür etme ve destek olmaya hak eden yiğitlerdir. Çünkü onlar kutsal yerlerimizi savunuyor ve bizim ve ümmetimiz adına düşmanlarımıza karşı duruyorlar. Bu yüzden onlarla birlikte yer alarak görevimizi yapmalıyız, çünkü bu bir cemaat, hareket veya grupla ilgili değil, bir ümmet, siyonist-haçlı projeye karşı durmakla ve tüm ümmete ait olan kutsal yerleri savunmakla ilgilidir.

Yedincisi: Her ne kadar Gazze, düşmanın altyapısında neden olduğu yıkımdan dolayı acı çekmiş ve çekmekte olsa da bu savaşta tarihin şüphesiz Bedir, Mekke'nin Fethi, Hıttin, Ayn Calut, Kadisiye ve diğerleri gibi büyük savaşların yanına ekleyeceği büyük zaferler elde ettiklerini; direnişin ilk kez düşmanın yüzünü yere sürttüğünü, bu kadar büyük bir kısmını esir aldığını ve düşmanın duyurmadığı binlerce olduğu tahmin edilen bu kadar büyük bir kısmını öldürdüğünü; Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde ve dünyanın özgür insanlarında Filistin'e destek olarak meydana gelen küresel hareketin yanı sıra, birçok gayrimüslimin İslam'ı kabul etmesine sebep olmuştur.Şahit olduğumuz inanç ve kararlılığın yanı sıra, uluslararası hukukun bariz ihlallerinde İsrail'in gerçek yüzünün ortaya çıktığını unutmamalıyız. İsrail'in gerçek yüzü, uluslararası hukuku ve uluslararası kurumları alenen ihlal etmesiyle ve savaşın başında ilan ettiği hedeflerinin hiçbirine ulaşmamasıyla ortaya çıktı ve direniş ilk kez kibir ve gururuyla bu düşmana meydan okudu ve ona şartlarını dayattı. Esirlerin takas edildiği bu platformlar, bu akıllı ve dahi direnişle gurur ve iftihar etmeye çağıran sloganlar, sözler ve genel bir görünümle gurur ve onur platformlarına ve yeni bir zafer elde etmenin somut örneğine dönüştü.