Gazze'de Aç Bırakma Bir İnsanlık Suçudur: Gerçekler, Sorumluluklar ve Çözüm Yolları

Ekranlara Sığmayan Acı, Kalpleri Delen Sessizlik

Gözümüzün önünde yaşanan bir felaket var. Artık bombalardan, tanklardan, füzelerden değil; susuzluktan, ilaçsızlıktan, ve en çok da açlıktan ölen insanlardan söz ediyoruz. Gazze'de çocuklar yemek yerine yaprak yiyor. Anneler, bebeklerini açlıktan ağlamaktan yoruldukları için kucaklarında sessizce can verirken buluyor. Ve dünya… seyrediyor.

Görüntüler, sadece medya organlarının ekranlarına değil; aslında bizim vicdan ekranımıza yansıyor.

Bir deri bir kemik kalmış bebekler, çöplerden yiyecek arayan yaşlılar, un bulunmadığı için taşları ezerek "sözde ekmek" yapan kadınlar... Bunlar kurgu değil. Bunlar, modern dünyanın ortasında yaşanan en karanlık insanlık suçlarından birinin belgeleri.
Bugün Gazze'de aç bırakılan her insan, aslında sessizliğe gömülmüş insanlığın aynasıdır.
Ve bu aynaya bakma cesareti olan herkes, şu soruyu sormalıdır: "Ben ne yapabilirim"
Gazze'de Gerçekler: Rakamlarla Açlığın Anatomisi

Gazze bugün dünyanın en yoğun abluka altındaki bölgesi. 2007'den bu yana uygulanan kara, hava ve deniz kuşatması, 2023'te başlayan topyekûn saldırıyla birlikte tam bir insanlık krizine dönüştü. Ancak bu kriz yalnızca bombaların değil, bilinçli bir aç bırakma stratejisinin ürünüdür.

Birleşmiş Milletler'in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) 2024 verilerine göre:

Gazze'nin kuzeyinde yaşayanların %85'i kıtlık düzeyinde açlık yaşıyor.

2,2 milyon insanın tamamı gıda güvensizliği içinde.

Günde sadece 60 ila 80 yardım tırı Gazze'ye girebiliyor — bu sayı, savaş öncesindeki günlük ihtiyacın %10'undan az.

UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü raporları:

Gazze'de her gün en az 10 çocuk açlıktan veya susuzluktan hayatını kaybediyor.

1 yaş altı çocukların %95'i akut yetersiz beslenme riski taşıyor.

Bazı bölgelerde insanlar hayvan yemi, ot ve çamurla karıştırılmış un tüketmek zorunda kalıyor.

Bebekler mama bulamıyor. Hamile kadınlar doğumdan sonra kan kaybıyla ölüyor çünkü basit ilaçlar bile yok.

Fırınlar kapanmış, su arıtma tesisleri durmuş, sağlık sistemi çökmüş.

Açlık, Gazze'de artık bir silah, bir savaş stratejisi, bir cezalandırma aracı haline gelmiş durumda.

Bu şartlar altında susmak, yalnızca ahlaki bir zafiyet değil, fiilî bir ortaklıktır.

Gazze'deki her aç beden, dünya düzeninin çöküşüne bir tanıklıktır.
Kuşatma Altındaki Komşular: Mısır ve Ürdün'ün Ahlaki Sorumluluğu

Gazze, coğrafi olarak üç taraftan İsrail tarafından, güneyden ise Mısır tarafından kuşatılmıştır. Ve bu coğrafi gerçeklik, komşu ülkelerin ahlaki ve insani sorumluluğunu artırmaktadır. Özellikle Refah Sınır Kapısı, Gazze'nin dış dünyaya açılan yegâne insani kapısıdır.

Ancak Refah Kapısı ne yazık ki çoğu zaman kapalı ya da sadece sembolik geçişlere izin vermektedir.

Günlerce sınırda bekletilen yardım konvoyları, çürüyen gıda kolileri, geçemediği için hayatını kaybeden hastalar… Bunların hepsi bu sorumluluğun yerine getirilmediğini açıkça gösteriyor.

Mısır, sadece bir komşu değil; aynı zamanda Arap ve İslam dünyasının en büyük ülkelerinden biridir. Bugün yapabileceği en etkili şey, Refah Kapısı'nı tam kapasiteyle ve sürekli açık tutmak, uluslararası yardım kuruluşlarına engelsiz geçiş hakkı tanımaktır.

Ürdün ise tarihsel olarak Kudüs ve Filistin halkı ile güçlü bir bağı olan bir devlettir. Gazze sınırı olmamasına rağmen diplomatik, siyasi ve insani baskı araçlarını daha etkin kullanma sorumluluğu taşımaktadır.

Mısır ve Ürdün, sadece sınır kapılarının değil, vicdanların da anahtarına sahiptir.

Sessizlikleri, sadece Gazze'ye değil, kendi halklarının da kalbine dokunmaktadır.

Komşuluk sadece coğrafya değil, kriz anında önce sen diyebilmektir. Ve Gazze bugün, o sesi bekliyor.
Uluslararası Toplum ve Sivil Dünya: Sessizliğin Suç Ortaklığı

Dünya, Gazze'de olup bitenleri yalnızca izliyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Dünya Gıda Programı… Bu kurumların hepsi sahada raporlar yayımlıyor, açıklamalar yapıyor ama eyleme dönüşmeyen her söz, ölü bir cümleye dönüşüyor.
Birleşmiş Milletler'in "endişeliyiz" açıklamaları, çocukların açlıktan öldüğü topraklarda artık bir anlam taşımıyor.

Dünya Sağlık Örgütü, "Gazze'de sistemli bir aç bırakma uygulanıyor" dese de, buna karşı zorlayıcı uluslararası yaptırımlar gündeme bile getirilmiyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçlarını belgelediğini söylüyor ama sonuç yok.

Avrupa ülkeleri, İsrail'le olan diplomatik ve ekonomik ilişkiler uğruna vicdanlarını askıya almış durumda.

Arap Birliği, "birlik" kelimesini adeta ironik hale getirecek kadar etkisiz ve sessiz.

Öte yandan sivil toplum da büyük ölçüde çaresiz:

Bağış kampanyaları açılıyor, konvoylar hazırlanıyor ama ya sınırda bekletiliyor ya da bombardıman altında hedef alınıyor.

Bugün Gazze'de susmak, "tarafsızlık" değil; adaletsizliğe taraf olmak anlamına geliyor.

Dünya eğer bugün konuşmazsa, yarın mahkemelerde sadece zalimler değil, suskunlar da yargılanacak.

Bu çağrı yalnızca hükümetlere değil; aynı zamanda medya, üniversiteler, STK'lar ve her bir bireye yöneliktir: Söz, eyleme dönüşmedikçe kurtarmaz.
İslam Dünyası: Kıble Ortaklığı mı, Sorumluluk Ortaklığı mı

Dünyada yaklaşık 1.8 milyar Müslüman, elliye yakın İslam ülkesi ve trilyonlarca dolarlık ekonomik güç var. Ama Gazze'de her gün açlıktan ölen çocuklar karşısında, bu büyük coğrafyadan yükselen ses hâlâ cılız, dağınık ve etkisiz.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), acil toplantılar düzenliyor ama alınan kararlar ya uygulanmıyor ya da pratikte karşılığı yok.

Arap Birliği, bildiriler yayımlıyor ama İsrail'e karşı ekonomik ya da diplomatik baskı uygulamaktan uzak duruyor.

Bazı ülkeler kendi iç sorunlarını gerekçe göstererek, Filistin meselesine "seyirci" konumuna düşüyor.

Peki ya halklar

Evet, halklar Gazze için dua ediyor, gösteriler düzenliyor, yardım kampanyaları başlatıyor. Ama bu çabalar devlet politikalarına dönüşmediği sürece etkisi sınırlı kalıyor.

Oysa Gazze sadece Filistin'in değil, ümmetin kıblesidir.

Orada ezan susarsa, Mekke'nin yankısı da eksik çalar.

Orada çocuklar açlıktan ölürken, bizim sofralarımızdaki bolluk bizi sorumluluktan kurtarmaz.

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Mü'minler bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri acıdığında, diğer yerleri de uykusuz kalır."

Bugün o acı Gazze'dedir. Ama bu ümmet uykudadır.

İslam dünyasının uyanması, sadece dua değil, eylem ve irade ile mümkündür.