"Terörsüz Türkiye"de gelinen noktadan geriye dönülmemesi için, ülkemizi seven herkesin elinden geleni en iyi şekilde yapma zorunluluğu var. Sürecin başarısız olmasından medet ummak, en büyük kötülük olur.
Süreç zorlu. Ortam stresli. Parametreler sayısız. İçeride, dışarıda suyu bulandırmak isteyenler çok. Yedi düvele karşı bağımsızlık savaşı kazanılmış bu topraklarda, huzursuzluk hüküm sürsün isteyenler sürüyle.
Süreç zorlu, bir o kadar da hassas. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un, "Konunun hassasiyeti nedeniyle az konuştuğunu" söylemesi doğru bir yaklaşım.
Başlangıcından bu yana en korktuğum şey, sürecin, kameralara şov yapma heveslileri tarafından sekteye uğratılmasıydı. Zira, çoğu zaman sahada kazanılan başarı, çene ishalinden kaybediliyor. Sahaya gösterilen hassasiyet, iletişime gösterilmiyor. Önceki çözüm sürecinde yaşanan tam da buydu.
Siyasetle devlet arasındaki temel tezatlardan biri iletişim alanında kendini gösterir. Siyaset özünde konuşma eylemidir, devlet ise konuşmaktan hazzetmez. TBMM Başkanı da bu farkı iyi bilen biri.
Terör sorununun çözümünün "devlet projesi" olması, adresin TBMM olarak gösterilmesi tüm tarafları içine aldığından usul, üslup önem kazanıyor. Sürecin iletişim yöntemi kendiliğinden esas konuya dönüşüyor. Sırrı Süreyya Önder'in zamansız ölümü (hangi ölüm zamanlı ki), yapıcı kişiliğinin eksikliği nedeniyle sıkıntı yaratabileceği endişesini doğurmuştu. Ve fakat, TBMM Başkanı Kurtulmuş'un dikkatli tavrıyla, o kaygıyı giderdiğine tanık oluyoruz.
Hassas süreçlerin iletişimsel gerekleri vardır; Sakin kalmak, taraflara eşit yaklaşmak, nazik olmak, kapsayıcı olmak, talepleri anlamak, inatlaşmamak vs. TBMM Başkanı Kurtulmuş, komisyon kurulması sürecinde tam da böyle yaparak güven kazanıyor. Komisyona üye veren siyasi partilerin genel başkanlarını araması nazik bir hareketti. Nezaket, kendisi mütevazı ama sonuçları görkemli bir tavırdır, unutmamak lazım.
Kurtulmuş'un sürecin "ortak akılla, şeffaf ve kapsayıcı" olması gerektiği vurgusu, diyaloğa açık tavrı ve MİT Müsteşarı Kalın'ın bilgilendirici görüşmelerle sürece dahil olması da sonuç almak açısından önemli.
Süreçteki risklere gelince;
Bir, komisyonun işlevinde kafa karışıklığı. Komisyonun görevinin yasa koymak olmadığı, TBMM'ye çözüme hizmet edecek yasa önerilerinde bulunmak olduğu anlatılmalı. Bir tür kapsayıcı danışma kurulu olduğu bilinmeli.
İki, zamana yaymak. Toplantı sayısı arttıkça, süre uzadıkça olumsuz parametrelerin süreci bulandırma riski de artar.
Üç, komisyonun tarafları memnun edeceği beklentisi. Komisyonun böyle bir amacının olmadığı, ortak iyiyi hedeflediği anlatılmalı ki, sonuç hayal kırıklığı olmasın. Komisyonun müzakere, münazara, münakaşa, mücadele ortamı olmadığı netleşmeli. Kurtulmuş'un, "Bu, bir politik tartışma zemini değildir. Partiler arası mücadele alanı da değildir. Bu, Türkiye'nin en büyük sorununu çözmeye yönelik topyekûn bir çalışmadır" açıklaması önemlidir.