Hiç değişmediler

Geçen hafta Samsun'da, toplumu rahatsız eden provokatif bir girişime şahit olduk. İki "şarhoş" ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Anadolu'ya ayak basmasını sembolize eden Onur Anıtı'na halat takıp arabayla yıkmaya çalıştı. Geçmiş dönemlerde de örneklerini sıkça gördüğümüz toplumu germeye yönelik hareketlerden birini yine sahnelemek istediler. Maalesef ne zaman toplumu bölmeyi, milleti germeyi ve ayrıştırmayı hedefleseler en sık başvurdukları hareketlerin başında ülkenin sembolik önemdeki yerlerine yönelik karanlık eller hemen devreye giriyor. Söz konusu karanlık eller, siyasi yumuşamadan ve toplumsal kaynaşmadan hep rahatsız oldular. Bunları engellemek için ellerinden gelen ne varsa sahneye sürdüler. Millete acı yaşattılar. Ağır bedeller ödettiler. Tüm bunlar olurken kenara çekilip oyunlarının sonucunu izlediler Çok eski ve bilindik bir yöntem olmasına rağmen geçmiş yıllarda sonuç aldıkları için bir türlü bu oyundan vazgeçmediler. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine giderken veya darbe mekaniğini harekete geçirmek isterken hep aynı yöntem devreye sokuldu. Topluma karşı savaş açmanın altyapısı inşa edildi. Demokratik seçimler sonucu millet iradesinin tecelli etmesi hep rahatsızlık verdi. Milletin, tercihini "yanlış" yönde kullandığı dillendirildi, ima edildi. Sağ iktidarlar ve muhafazakâr kesimler bu tür provokatif oyunlarla baskı altına alınmaya çalışıldı. Türk siyasal tarihi bunun örnekleriyle dolu. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Refah Partisi ve AK Parti dönemlerinde, geçen hafta Samsun'da gerçekleştirilmeye çalışılan provokatif girişimlerden çokça sahnelendi. Maalesef söz konusu sahnelenen oyunların çoğundan da sonuç aldılar. Toplumu böldüler, milleti gerdiler. Siyaseti kutuplaştırdılar. Tüm bunlar yaşanırken aradan sıyrılıp çıktılar Allah'tan Türkiye eski Türkiye değil artık. Toplum daha bilinçli. Belli bir kesim hariç yapılmak istenenin ne olduğunu görüp hemen tavır alıyor. Oyunu boşa çıkarıyor. Güvenlik güçleri hızlı hareket ediyor. Teknolojinin imkânları kullanılıyor. Failler hemen yakalanıyor. Fakat tüm bu olumlu gelişmelere rağmen öyle bir kesim var ki hiç değişmiyor. Tarihte örneklerini gördüğümüz gibi davranmaya devam ediyor. "Beni tahrik et. Her türlü oyuna hazırım. Benim üzerimden alışık olduğun ve sonuç aldığın oyunları sahneye sürebilirsin. Hadi ne bekliyorsun" tarzı yaklaşımını hiç terk etmiyor. Bunların gözündeanlayışında "tarihsel olarak suçlu" bir kesim var. Cumhuriyet'e, değerlerine, aktörlerine ve sembollerine yönelik bir saldırı varsa bunlara göre kesin "suçlu" dindarlar ve muhafazakârlardır. Başkasını aramaya gerek yok. Bu ezber bunlarda donuktur. Hiç çözülmez Samsun'daki son çirkin saldırı sürecinde de bu kesim kendini