Sözde Soykırım iddialarına karşı nasıl bir strateji gerekiyor

Ve bir 24 Nisan daha geçti Beklendiği gibi ABD Başkanı Biden "soykırım" ifadesini kullanmayı sürdürdü. Artık bu duruma şaşıran kimsenin olmadığı kanaatindeyim! Zira dünyada terör konusunda kavram birliği olmadığı gibi "soykırım" konusunda da benzer bir ikircikli durum söz konusu. Ve bu tutum Türkiye olduğunda birçok ülkeyi birleştiriveriyor! Elbette bu noktaya gelinmesinde kendimizde de eksiklikler ve hatalar olduğunu irdeleyebiliriz. Ancak her şeyi yerli yerinde yapsak bile -ki bundan vazgeçemeyiz; diplomaside özellikle kamu diplomasisinde karşı taarruz yapmalıyız ya da hatta onların istediği gibi reddetmeyip kabule yönelsek bile kimi ülkelerin Türkiye'ye yönelik suçlamalarını ortadan kaldırmak mümkün gözükmemektedir. Suçlamalar, tazminat ve ek taleplerle yeni bir form kazanacaktır. Çünkü sözde soykırım iddialarının büyük bölümü ahlaki ve ilkesel bir hassasiyet yerine araçsal ve siyasal bir hedefle yönlendirilmektedir. Üstelik bu suçlamaları hiç çekinmeden yapanların Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Afrika'da milyonlarca masum insanın yaşamına sebep olduğu nasıl görmezden gelinebilir Sözde "özgürlük", "insan hakları" gibi kavramlarla başlanan işgaller, saldırılar günün sonunda nesillerin kaybolmasına sebep olmadı mı Peki Türkiye'nin uzun yıllar yaşadığı acılar, can kayıpları, ödediği bedeller umurlarında mı Kendi çıkarlarıyla örtüştüğünde özgürlük savaşçısı saydıkları terör örgütlerinin bu topraklarda ne kadar cana kıydığını görmek dahi istemezler. Daha geçenlerde Ukrayna'daki bazı görüntüler sebebiyle Biden "soykırım" ifadesini kullandı. Ardından bazı ülkeler bu şekilde kararlar aldılar. Ama dünyanın gözleri önünde cereyan eden örneğin Hocalı'daki katliamın boyutlarını uzun zamandır görmezden geliyorlar. Hal böyle olunca ABD'nin tutumuyla paralel biçimde sözde soykırım iddiaları yayılabilir ve hatta Karabağ'daki barış sürecini baltalamaya yönelik provokasyonlar artabilir. Türkiye ve Azerbaycan bugün hiç olmadığı kadar birlikte çalışmalar yürütmek mecburiyetindedir. Sanırım bunu ilk yazdığımda 2007 yılı idi. .. Bugün hem bölgenin barış ve huzuru hem de her iki ülkenin karşı karşıya kaldığı suçlamalar iç içe geçmiş durumdadır. Dün Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye geldim. Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme adımları hakkında