Türkiye ve Türk kimliği III Tanzimat'tan Cumhuriyet'e: Modern Türk Milleti'nin inşası

GİRİŞ

Millet kavramı, tarih boyunca farklı şekillerde tanımlanmış olmakla birlikte, modern çağda özellikle siyasi, hukuki ve kültürel bağları içeren topluluk anlamında kullanılmıştır. Millet, ortak bir ırk ya da kavimden ziyade, belirli bir coğrafyada birlikte yaşayan, ortak dil, kültür ve vatandaşlık bağıyla birbirine bağlı bireylerden oluşur.

Irk ve kavim kavramları biyolojik ve kültürel kökenlere vurgu yaparken, millet daha çok modern devlet yapılarıyla bağlantılı siyasi bir kimliktir. Irk biyolojik farklılıkları, kavim ise etnik ve kültürel aidiyeti tanımlarken, millet ulus-devletlerin ortaya çıkışıyla hukuki ve siyasi bir çerçeve kazanmıştır.

Örneğin konumuz olan Türkleri ele alalım. Anadolu'da bin yıldır yerleşmiş Türk kavmi genetik olarak Oğuz Türkleri çoğunlukta olmak üzere Balkanlardan Boşnak ve Arnavutlar, Kafkaslardan çeşitli Çerkes boyları, Orta Doğu ve İran'dan Kırmanç, Zaza ve Arapların bileşkesinde ortaya çıkmıştır. Ancak genetik, bir kavmi oluşturan unsurlardan sadece biridir. Bu kavmin en önemli ortak noktalarından biri Anadolu Tasavvufu (hem Sünni hem de Alevi) bakış açısıyla İslâm yorumudur. Bu İslâm yorumunun ne İran Şia'sıyla ne de Arap selefîliği ile bağdaşmadığı da gözle görülen bir gerçektir. Bir başka önemli unsur da İran sanat ve kültürü ile Roma kurumlarıdır. Özellikle Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde bu farklı unsurlar büyük bir yetkinlikle sentezlenmiş ve ortaya mutfağı, estetiği, günlük yaşamı, şiir ve müziği ve din anlayışı ile orijinal bir kültür çıkmıştır: Türk Kültürü "Hocam, bu kadar karışık bir toplum nasıl bir kavim olabilir" diye sorarsanız derim ki: "Bal gibi de olur Zaten işin 'bam teli' buradadır. Bütün modern kavimler farklı ırk ve kültürlerin bileşkesinde ortaya çıkmıştır. Bu sentezi kıymetli kılan şey zaten farklı unsurları alıp kendinin kılabilme becerisidir." Örneğin Roma Hamamı bugün yoktur ama Türk Hamamı olarak yaşamaktadır. Türklerin Bizans'tan aldığı kubbe bugün Ortodoks mimarinin değil Türk İslâm mimarisinin göstergesidir. Bilelim ki tek ve saf ırka dayalı kavim yoktur ama kabileler vardır, bunlar da artık Amazon'un ve Afrika'nın ormanlarında yaşayan ilkel topluluklardan ibarettir.

Türkiye'de de millet kavramı, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e uzanan süreçte tarihsel, hukuki ve kültürel dinamiklerin birleşimiyle şekillenmiştir. Bu yazıda, modern Türk milletinin inşasında bu dönemin oynadığı kritik rolü ve kimlik politikalarının gelişimini inceleyeceğiz.

II. MAHMUT VE TANZİMAT DÖNEMİ REFORMLARI

II. Mahmut dönemi, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu padişah, merkezi otoritenin güçlendirilmesi ve devletin çağdaş yönetim yapısına kavuşması için kapsamlı reformlar başlatmıştır. II. Mahmut'un reformları, sadece idari ve askeri alanlarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumsal yapıyı ve imparatorluk içindeki farklı grupların statüsünü de etkilemiştir.

1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve merkezi ordu sistemine geçiş, devletin kontrol mekanizmalarını güçlendirmiştir. II. Mahmut'un reformlarıyla başlayan bu süreç, Tanzimat döneminde daha da derinleşmiş ve hukuki altyapı oluşturulmuştur. Tanzimat Fermanı (1839) ve ardından Islahat Fermanı (1856), Osmanlı tebaası arasındaki din ve etnik köken ayrımlarını azaltmayı hedeflemiş, herkese eşit haklar ve vatandaşlık statüsü tanımıştır. Bu fermanlar, Osmanlı toplumunda yaşayan farklı din ve etnik gruplar arasında ortak bir vatandaşlık bilincinin oluşmasına katkıda bulunmuştur.

Tanzimat reformları, Osmanlı millet sisteminin dönüşümüne zemin hazırlamış, imparatorluk içindeki farklı toplulukların hukuki haklarının güvence altına alınmasıyla birlikte, devletin vatandaşlık kavramı ve millet anlayışında modernleşme adımları atılmıştır. Bu dönemde hukuki ve toplumsal değişimler, Osmanlı toplumunda farklı grupların ortak bir siyasi kimlik altında birleştirilmesine yönelik önemli bir çaba olarak görülmüştür.

Sonuç olarak, II. Mahmut'tan Tanzimat'a uzanan reform hareketleri, Osmanlı'nın çok etnikli yapısında siyasi ve hukuki temelli bir millet inşası sürecini başlatmış, bu da Türkiye'de modern millet kimliğinin oluşumunda önemli bir temel oluşturmuştur.

MEŞRUTİYETLER VE MODERN KİMLİK ARAYIŞLARI

Klasik Osmanlı sisteminde İmparatorluk yönetimi altında vatandaşlar değil tebaa, yani kullar vardı. Tebaa idari olarak mensup oldukları dini gruplara göre ayrılmıştı: Müslümanlar, Ortodoks ve Gregoryen Hristiyanlar ve Museviler. Medeni hukukta, bu yüzden, çok hukukluluk esastı. Birinci Meşrutiyet (1876) ve İkinci Meşrutiyet (1908) dönemleri bu yapının kökten değiştiği dönemlerdir. Bu dönemler, Osmanlı İmparatorluğu'nun mutlak monarşiden anayasal yönetime geçişini simgelerken, aynı zamanda farklı etnik, dini ve kültürel grupların imparatorluk içindeki konumlarına dair yeni düzenlemeleri beraberinde getirmiştir.

Meşrutiyet dönemleri, Osmanlı toplumunda vatandaşlık anlayışının gelişmesi için zemin hazırlamış; Tanzimat ve Islahat Fermanları ile başlayan eşitlikçi hukuki düzenlemeler, bu dönemde daha da derinleşmiştir. Ancak uygulamada, azınlık politikaları hâlâ karmaşık ve tartışmalı kalmış, bazı gruplar arasında kimlik ve aidiyet meseleleri gündeme gelmiştir. Bu politikalar, Osmanlı'nın çok etnikli yapısında farklı grupların hak ve yükümlülüklerinin tanımlanmasında yeni dinamikler yaratmıştır.

Meşrutiyet rejimlerinde özellikle Osmanlıcılık ve İttihat ve Terakki'nin Türkçülük ideolojileri arasında siyasi ve toplumsal kimlik arayışları yoğunlaşmıştır. Bu ideolojiler, imparatorluktaki farklı toplulukların ortak bir siyasi kimlikte buluşmasını hedeflerken, aynı zamanda etnik ve dini farklılıkların nasıl yönetileceğine dair tartışmaları da derinleştirmiştir.

Bu dönemdeki kimlik ve aidiyet tartışmaları, hem imparatorluğun çok kültürlü yapısını koruma hem de yeni ulus-devlet anlayışlarına geçiş sürecinin zorluklarını yansıtmıştır. Modern kimlik arayışları, siyasi hareketler ve toplumsal değişimlerin kesişiminde şekillenmiş, Türkiye'nin ilerleyen dönemlerdeki milli kimlik inşasına önemli bir temel oluşturmuştur.

CUMHURİYET'İN KURULUŞU VE MODERN TÜRK MİLLETİ

Cumhuriyet'in ilanı, Türkiye'de modern millet inşasında dönüm noktası olmuştur. 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı çok kültürlü yapısından farklı olarak, vatandaşlık temelli bir milli devlet ulus-devlet modeli benimsemiştir. Bu model, herkesin eşit vatandaşlık haklarına sahip olduğu, ortak bir Türk kimliği etrafında birleştiği bir toplumsal düzeni hedeflemiştir.