Cumhuriyet ve Türk milleti: Eşitlik, kardeşlik, özgürlük

Milli kimlik ile ilgili üç yazı yazdım. Bu yazılarda ırk, kavim ve milletin farklarını anlattım. Türkiye'nin genetiğinin ağırlıklı olarak Oğuz genetiği olduğunu, Türk kavminin ise Selçuklu ve Osmanlı gibi çok uluslu İmparatorlukların bakiyesi olan, Anadolu ve Balkanların kültürünün bileşkesi kozmopolit bir kültürle bir araya gelmiş dili de Türkçe olan bir topluluk olduğunu söyledim. Ancak Türk Milleti'nin Türk Kavmini de kapsayan ama ondan daha farklı bir kavram olduğundan bahsettim. Türk Milleti Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlanan insanların siyasi ve kültürel birliktelikle oluşturduğu topluluğun adıdır. Fransız ihtilâlinden bu yana, dünyada ki bütün milletler de böyle oluşur.

Üç yazının ardından, bazı okuyucularımızın kafasını kurcalayabilecek bazı sorular oluşmuş olabilir. Madem hepimiz Cumhuriyet'in vatandaşları olarak Türk'üz, diğer Türkler Türk değil mi Kendilerini etnik olarak Türk Kavminden hissetmeyen vatandaşlar nasıl Türk Milleti'ne mensup olabilir Dini inancını ana kimlik unsuru olarak kabul eden vatandaşlar nasıl kendilerine Türk diyebilecek Madem Cumhuriyet Türk Milli Kimliğini oluşturdu, niçin Türkiye'de ayrılıkçılık, dincilik ve mezhepçilik bu kadar kuvvetli Cumhuriyet nerede başarısız oldu Bu soruları cevaplamak için Fransız İhtilâlinin meşhur mottosundaki "Eşitlik, Kardeşlik ve Özgürlük!" kavramları tanımlamak gerekir.

1. GİRİŞ

Milli kimlik, bir toplumun kendi ortak kararıyla kabul ettiği siyasi ve hukuki değerlere bağlı olarak kendini tanımlama biçimini ve toplumsal bağlarının temelini oluşturur. Bu kitabi tanımdır ancak Türkiye'de milli kimlik konusu, tarihsel, kültürel ve siyasi dinamiklerin etkisiyle karmaşık bir yapıya sahiptir. Bunun sebebi başta da denildiği gibi Cumhuriyet'in vatandaşlarının kozmopolit bir imparatorluk toplumunun torunlarından oluşması ve ırk, kavim ve millet kavramlarının birbirine karıştırılmasıdır.

Bu yazıda, milli kimliğin oluşumunda kritik öneme sahip olan eşitlik, kardeşlik ve özgürlük kavramları üzerinden bir analiz yapılacaktır. Ayrıca, Türkiye'nin iktisadi ve toplumsal koşullarının bu kavramların gerçekleşmesindeki rolü ve yaşanan eksiklikler ele alınacaktır. Bu yaklaşım, milli kimliğin sadece kültürel veya etnik bir olgu değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik gerçekliklerle şekillenen çok boyutlu bir süreç olduğunu göstermeyi amaçlar.

2. MİLLİ KİMLİK OLUŞUMUNDA TEMEL KOŞULLAR: İKTİSADİ VE SOSYAL TEMELLER

Bir kavmin millete dönüşebilmesi için öncelikle kapitalist üretim biçiminin yerleşmiş olması gerekir. Ancak bu da yeterli değildir; bu üretim biçiminin sanayileşmiş ve şehirlileşmiş bir toplumda hâkim olması gerekmektedir. Sanayileşme ve şehirlileşme, farklı toplumsal grupların bir arada yaşaması ve ortak deneyimler geliştirmesi için zemin hazırlar. Aynı zamanda yerel kültür ve folklorun milli kültürün entegre bir parçası haline gelmesi gerekir; bu da toplumsal bağları kuvvetlendirir. Bunun yanı sıra, kapsayıcı demokratik kurumlar ve laik demokrasinin varlığı, eşitlik ve özgürlüğün sağlanması için elzemdir. Bu iktisadi ve sosyal dönüşümlerin zaman içinde sindirilerek gelişmesi, milli kimliğin kalıcı ve sağlıklı oluşumu için kritik önemdedir.

3. OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E DÖNÜŞÜM SÜRECİNDEKİ İKTİSADİ VE SOSYAL ZORLUKLAR

1826'dan 1923'e uzanan Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş süreci, ekonomik altyapının yetersizliği ve sosyal yapının karmaşıklığı ile karakterizedir. Osmanlı İmparatorluğu, antik çağlardan kalma bir imparatorluk üst yapısına sahipti ancak iktisadi dönüşüm yeterince gelişmemişti. Bu durum, devletin modern milli devlet yapısına dönüşümünü zorlaştırdı. İktisadi alandaki yetersizlikler ve sosyal değişimlerin hızla gerçekleşmesi, toplumda derin kırılmalara ve kimlik arayışlarına yol açtı. Bu zorlu süreçte, çeşitli etnik ve dini grupların kendi kimliklerini koruma çabaları arttı ve milli birlik etrafında bir konsensus oluşturmak zorlaştı.

Türkiye bu köşede daha önce birçok yazıda belirtilen birçok farklı tarihi sebepten sanayileşme ve kapitalistleşmede gecikmiş bir toplumdu. Osmanlı'nın çöküşünün ana sebebi bu idi. II. Mahmut sonrası başlayan modernleşme hamlesine rağmen hızlı sanayileşme ve şehirlileşme ancak Cumhuriyet döneminde gerçekleşti. Bunun Batı'daki ülkeler göre çok daha hızlı yapılması da bir zorunluluktu. Çünkü Türkiye'nin bir daha esir düşmemesi için "düşmanın silahı ile silahlanması" askeri bir gereklilikti. Ancak toplumsal değişim iktisadi değişime nazaran çok daha yavaş gelişir. Cumhuriyet'in hızlı modernleşme ve topluma bir milli kimlik kazandırma projesi bu yüzden birçok grubun tepkisi ile karşılaştı. Bugün Türk milli kimliğini kısmen veya tamamen reddeden zümre ve siyasi hareketlerin temeli bu tepkilerdir.

4. CUMHURİYET'İN HIZLI DÖNÜŞÜM SÜRECİ VE TOPLUMSAL YANSIMALARI

Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen hızlı iktisadi ve sosyal reformlar, modern Türkiye'nin inşasında belirleyici oldu. Ancak bu dönüşüm, hem gereklilik hem de zorunluluk nedeniyle toplumun bazı kesimleri için zorlayıcı oldu. İslamcı ve mütedeyyin gruplar ile Kürtler gibi farklı kimliklere sahip topluluklar, bu hızlı değişim karşısında kendilerini dışlanmış hissedebildi. Bu durum, milli kimliğin tam olarak benimsenmesini zorlaştırırken, toplumsal kutuplaşmaları da artırdı. Hızlı sanayileşme ve kentleşme süreçleri, geleneksel yapılarla modern devlet yapısı arasında gerilimlere neden oldu. Cumhuriyet'in bu radikal dönüşümleri, kısa sürede başarı sağlasa da sosyal uyum ve kapsayıcılık açısından çeşitli eksikliklere yol açtı.

5. EŞİTLİK, KARDEŞLİK VE ÖZGÜRLÜK AÇISINDAN TÜRKİYE'DEKİ EKSİKLİKLER

Bir ülkede milli kimliğin oluşumunda temel taşı olan eşitlik, kardeşlik ve özgürlük kavramları, günümüzde Türkiye'de hala birçok açıdan eksikliklerle karşı karşıyadır. Bu üç kavramın sağlıklı biçimde işlemediği bir toplumda, gerçek anlamda kapsayıcı ve güçlü bir milli kimlik inşa etmek zorlaşmaktadır. Öncelikle bu kavramların kısaca açıklanması gerekir. Sonra bu tanımlar üzerinden açıklamalarımızı yapalım.

Eşitlik (Egalite): Toplumda sınıflar, ayrıcalıklar ve doğuştan gelen haklar temelinde var olan hiyerarşilerin kaldırılması, herkesin hukuk ve fırsatlar önünde eşit olması anlamına gelir. Bu, aristokrasi ve ayrıcalıklı sınıflara karşı halkın adalet talebini yansıtır.

Kardeşlik (Fraternite): Toplumsal dayanışma ve birliğin sağlanmasıdır. Bireylerin birbirlerine karşı sorumluluk hissetmeleri, ortak bir milli kimlik etrafında birleşmeleri ve toplumsal barışın teminat altına alınmasıdır.

Özgürlük (Liberte): Bireylerin keyfi baskı ve zorbalıktan arınmış, düşünce, ifade, din ve seçim özgürlüğüne sahip olmasıdır. Kişisel hak ve özgürlüklerin korunması, devlet otoritesinin sınırlanması demektir.