Trafik kültürü inşa etmek

Günde 17,4 can, yılda 6 bin 351 insan... Türkiye, trafik kazalarında her yıl adeta küçük bir kasabayı kaybediyor. Bu tabloyu sadece "sürücü hatası" diye açıklamak kolaycılıktır. Çünkü mesele yalnızca direksiyon başındaki dalgınlık değil; sistemin, kuralların ve toplumsal alışkanlıkların da güvenlikle buluşmamasıdır. İşte bu nedenle TBMM'de görüşülen 36 maddelik Karayolları Trafik Kanunu değişiklik teklifi, sadece bir ceza listesi değil, aynı zamanda "trafik kültürü"nün yeniden inşası için tarihi bir fırsattır.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın medya temsilcilerine yaptığı açıklamalarda dikkat çeken en önemli cümle şuydu: "Caydırıcılığın düşmanı aftır." Gerçekten de, trafik cezaları sıkı şekilde uygulanır ama ardından çıkarılan aflarla hafifletilirse, caydırıcılık ortadan kalkar. O yüzden bu düzenleme, bir gelir kalemi değil, can güvenliğini teminat altına alacak bir toplumsal dönüşüm hamlesi olarak görülmelidir. Bakan Yerlikaya'nın ifadesiyle: "Bizim ciro çekmek gibi bir derdimiz yok. Toplum istiyor ki; ben uyuyorum, o da uysun."

Teklifteki cezalar, caydırıcılığın ne kadar ileri taşındığını gösteriyor. Makas atmak, düğün konvoyuyla yol kapatmak, drift yapmak 90 ila 140 bin TL arası para cezaları ve 60 gün sürücü belgesi geri alma ile cezalandırılıyor. 'Dur' ihtarına uymamak 200 bin TL ceza ve trafikten men ile karşılık buluyor. Alkollü araç kullanmak ilkinde 25 bin TL ve 6 ay ehliyet geri alma, üçüncü ihlalde ise 150 bin TL ve 5 yıl ehliyet geri alma yaptırımıyla karşılanıyor. Cep telefonu kullanmak ilkinde 5 bin, tekrarda 20 bin TL'ye kadar ceza ve 30 gün ehliyet geri alma anlamına geliyor. Ambulans ya da itfaiyeye yol vermemek 46 bin TL ceza ve trafikten men getiriyor. Kırmızı ışıkta geçmek ilkinde 5 bin, üçüncüde 15 bin TL'ye yükseliyor. Sosyal medyada kural ihlalini övmek ise 25 bin TL ceza ile sonuçlanıyor. Bu cezaların bazıları, belki ilk bakışta "ağır" bulunabilir. Ancak günde 17 canın yitip gittiği, yüzlerce insanın sakat kaldığı bir ülkede, asıl ağır olan cezalar değil, her gün yaşanan ölümlerdir.

Caydırıcılığın özü şeffaflıktır. Sürücü, radarın kendisine tuzak kurmak için değil, güvenliği sağlamak için orada olduğunu bilmelidir. Bu nedenle radar konulan noktalarda veya hız koridorlarında, ilgili radar tabelasının yanına mutlaka hız sınırı tabelası da konulmalıdır. Bugün birçok sürücü, hangi hız sınırında olduğunu bilmeden radara yakalanıyor. Yolun mantığına uymayan ya da görünmeyen hız tabelaları yüzünden ceza almak, cezayı "adalet" olmaktan çıkarıp "pusu"ya dönüştürüyor. Oysa aynı direğe asılacak bir hız sınırı tabelası, hem kafa karışıklığını önler hem de devletin amacının ceza değil güvenlik olduğunu gösterir. Bu uygulama, sürücünün yoluna daha çok güvenmesini sağlar, trafikte öfkeyi değil sorumluluğu büyütür.

Yerlikaya'nın altını çizdiği bir diğer nokta da sürücü kurslarıdır. Ehliyetin kolay verilmesi, trafiğe yeterince donanımlı sürücülerin çıkmaması demektir. Avrupa'da ehliyet almak uzun bir süreç ve ciddi bir eğitim isterken, bizde kimi zaman "formaliteden" ibaret hale gelmiştir. Bu nedenle sadece cezaları artırmak değil, sürücü eğitiminin de köklü biçimde gözden geçirilmesi şarttır.

Yakında devreye girecek iki yeni uygulama dikkat çekici: Radar aplikasyonu ile sürücü, yolculuğa çıkmadan güzergahında kaç radar olduğunu görecek ama yerlerini bilemeyecek. Bu, sürücünün kuralları sürekli hatırlamasını sağlayacak. "Gereği Yapıldı" aplikasyonu sayesinde vatandaş, trafikte veya çevresinde gördüğü olumsuzlukları anında sisteme iletecek; devlet de müdahale edip geri bildirim verecek. Böylece denetim yalnızca polisin değil, vatandaşın da sorumluluğu haline gelecek.