Temiz futbolun zamanı: Bahis gölgesinden büyük operasyona

Bir hakemin düdüğü çaldığında, gerçekten oyunu mu başlatır, yoksa bir kuponun kaderini mi Bugün Türk futbolunun en yakıcı sorusu budur. Çünkü düdüğün sesi artık sadece sahada değil, bahis sitelerinin sayfalarında da yankılanıyor.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun açıkladığı tablo, futbol tarihimizin en büyük skandallarından birine işaret ediyor: Profesyonel liglerde görev yapan 571 hakemin 371'inin bahis hesabı var. Üstelik bunlardan 152'si aktif olarak bahis oynamış. TFF bu isimleri, aralarında 7 üst klasman hakemin de bulunduğu şekilde, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na (PFDK) sevk etti.

Bu karar, kolay bir adım değil, tarihi bir kırılma noktasıdır. Bu cesur hamle nedeniyle TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nu tebrik etmek gerekir. Çünkü bu mesele, "göz yumma" ile değil, "kökten temizlik" ile aşılabilir.

Yeni ortaya çıkan bilgiler, işin ciddiyetini daha da artırıyor. Bahis oynayan bu hakemler, son 5 yılda Süper Lig'de 4. hakemlik hariç 185 kez görev aldı.

En fazla görev aldıkları kulüpler 4 büyük takım olan Trabzonspor, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray olmuş. Yani bu hakemler, şampiyonluk yarışının kaderini belirleyen en kritik maçlarda görev yapmış.

Tribünlerde yıllardır dillendirilen "hakem şaibesi" şüphesi artık bir sezgi değil, istatistiklerle kanıtlanan bir gerçekliğe dönüşüyor. Bu noktadan sonra sadece "maç yönetim hataları" değil, "adaletin gaspı" tartışılır hale gelmiştir.

Ancak şunu net söylemek lazım: Bu mesele yalnızca hakemlerle sınırlı kalamaz. Futbolun içinde bahis gölgesi hakemden futbolcuya, teknik direktörden kulüp yöneticisine kadar herkese düşebilir. Futbolun içinde olan herkes bu gözle dikkatlice izlenmelidir.

Eğer düdüğü çalan hakemin cebinde kupon varsa, ya gol atan oyuncunun, ya da kulübün finansal kararlarının da bu çarktan bağımsız olduğunu kim garanti edebilir Bu yüzden bu süreç, yalnızca hakem soruşturması değil, büyük bir "temiz futbol operasyonu" olmak zorundadır.

Tarihe baktığımızda, bu kirli düzenin mağdur ettiği pek çok kulüp olmuştur. Özellikle 2010-2011 sezonunda yaşanan süreç, hala hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Bugün ortaya çıkan rakamlar geçmişteki şüphelerin boşa olmadığını göstermektedir.

Şampiyonluk kupası, adaletin terazisi şaştığında cam vitrine değil, bir gölgeye konulmuş demektir. Şike sonucu el değiştirilen galibiyetler, şampiyonluklar ve kupalar sistemin yüz karasıdır. Nitekim bu tip şaibeli kupalar Türk futbolunun vicdanında kapanmamış bir yara olarak durmaktadır. Hele UEFA'nın şikeciler listesinde Türk takımlarının varlığı ülkemiz ve ülkemiz futbolu için bir utanç vesikasıdır. Bugün yapılan operasyon, o kirliliğin bir daha yaşanmaması için tarihi bir fırsattır. Türkiye şikecileri aklamak gayreti yerine onların üzerine gitseydi olaylar bugün buralara gelmezdi diye düşünmekteyim.

Dünyanın başka futbol ülkeleri de benzer krizler yaşadı:

İtalya'da Calciopoli (2006) skandalında Juventus Serie B'ye düşürüldü, kupaları alındı.

Fransa'da (2014) bahis yasağını delen onlarca futbol insanı ceza aldı.

İngiltere'de oyunculara getirilen katı yasaklar sayesinde bahis bağı net çizgilerle kesildi; Brentfordlu Ivan Toney 8 ay futboldan men edildi.