"Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'a ve ekibine duyulan teveccühün en güçlü nedeni nedir" diye sorsalar, tereddütsüz "Sağlıkta Dönüşüm" derim. Gelişmiş ülkelerin 40 yılda başaramadıklarını, Türkiye 10 yıl gibi kısa bir sürede, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde başardı. 2002'de devraldığımız çökmüş sağlık sistemini hepimiz hatırlıyoruz. O dönemde hastalar, şifa bulabilmek için kapı kapı dolaşır, muayene olabilmek adeta bir lüks sayılırken bugün herkesin eşit ve rahat erişim sağlayabildiği bir sağlık sistemimiz var. Bu kazanım, toplumumuzun en büyük güven kaynaklarından biri olmuştur.
Ancak bugün bu başarı, özel hastaneler eliyle ticarileşme tehdidi ile karşı karşıyadır. Özel sektör, kamu hastanelerindeki nitelikli hekimleri yüksek maaşlar ve cazip fırsatlarla transfer etmektedir. Bu durum, "hekimler yurtdışına gidiyor" söylemleriyle maskeleniyor olsa da asıl mesele, özel hastanelerin kar hırsı ile besleniyor oluşudur. Kamu hastanelerinin içini boşaltan bu transferler, özel sektörün yükselen fark ücretleriyle domine edilmektedir. Çaresiz bırakılan hastalar ve aileler, sağlıklarına kavuşmak için ekonomik yüklerin altında ezilirken toplumsal adalet çok ciddi yara almaktadır.
Bu sistem böyle devam ederse, devletin hekim maaşlarında yaptığı iyileştirmeler, özel sektörün daha yüksek teklifler sunmasıyla etkisiz kalacaktır. Kamu hastaneleri hem nitelikli insan kaynağını hem de hizmet kalitesini kaybedecek, vatandaşın sağlık hizmetine erişimi zorlaşacaktır. Bugün bile bunun yansımalarını açıkça görmekteyiz.
Özel hastanelerin sırf kar odaklı yaklaşımları, son günlerde yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yaşanan trajik olaylarda bir kez daha kendini göstermiştir. Henüz yaşamın ilk dakikalarını yaşayan bebeklerin bile bazı özel hastanelerin kazanç hırsına kurban gitmesi, vicdanları yaralamıştır. Bu olaylar, bir kez daha göstermiştir ki sağlık, ticari kaygılarla yönetilemeyecek kadar hayati bir alandır.
Bu acı tabloya rağmen, Türk Tabipleri Birliği (TTB)'nin sessizliği oldukça düşündürücüdür. Her konuda görüş bildiren bu kurumun, böylesine yakıcı bir meselede sessiz kalması kabul edilemez. Bebeklerin hayatı söz konusu olduğunda neden suskun kalınır Kaç masum canın daha bu sessizliğin bedelini ödemesi gerekecek gerçekten merak ediyorum
SGK, özel hastanelerle yaptığı anlaşmaları acilen gözden geçirmeli, gerekirse sonlandırmalıdır.
En azından Temel Teminat Paketi'ni kamu karşılamalı, masrafın geri kalanını Tamamlayıcı Sigorta ödeyecek şekilde yapı değişikliğine gidilmelidir diye düşünüyorum. Kamu kaynaklarının, özel sektörü finanse etmek yerine kamu sağlık altyapısına aktarılması zorunludur. Gerekli görüldüğünde, bazı özel hastanelerin kamulaştırılması, sağlık hizmetlerinin kamu eliyle sunulmasını sağlayacak ve adalet duygusunu güçlendirecektir.
Kamuya dönüş yapan nitelikli hekimler, yalnızca sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmakla kalmayacak; eğitim ve araştırma alanlarında da büyük bir ivme kazandıracaktır. Genç hekim adaylarının en iyi şekilde yetişebilmesi için kamu hastanelerine daha çok yatırım yapılmalıdır. Kamunun sağlık hizmetlerine ağırlık vermesi, halkın sağlık hizmetlerine erişimini artıracak ve kamuya olan güveni pekiştirecektir.
Özel hastanelerin, kamunun sırtındaki yük olmaktan çıkarılması, toplum sağlığı açısından hayati bir gerekliliktir. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yaşanan acı olayların bir daha tekrar etmemesi için, sağlık sistemimiz ticari kaygılardan arındırılmalıdır. Kamu sağlık sisteminin güçlendirilmesi, toplumsal adaletin sağlanmasının tek yoludur.
Sağlık sektörü, büyüme değil, denge ile yönetilmelidir. Özel hastaneler elbette olmalı, ancak kontrolsüz büyümelerine müsaade edilmemelidir. Kamu hastanelerindeki nitelikli hekimlerin peyderpey özel sektöre kaydırılması önlenmezse, gelecekte bizi daha büyük krizler beklemektedir. Bugün, organ nakli gibi kritik alanlarda kamuda hekim bulmak zorlaşmış, bu hizmetler neredeyse tamamen özel sektörün insafına bırakılmıştır. Sağlık, sadece özel sektöre terk edilemeyecek kadar değerlidir.
Bu olaylar, bize kamunun sağlık hizmetlerindeki rolünü artırma zorunluluğunu acı bir şekilde hatırlatmaktadır. Hükümetimizin, gerekli tedbirleri alarak bu gidişata "dur" diyeceğine inancım tamdır. Sağlık Bakanımız Sn. Kemal Memişoğlu'nun konuları bildiğine ve çözüme kavuşturacağına gönülden inanıyorum.