Reyting uğruna nesil katliamı!

Her sabah aynı kabus başlıyor.

Güne umutla başlayan aziz milletimizin evine, iş yerine, sabah kahvesine - yani hayatın tam ortasına - utanmazlığın, hayasızlığın ve ahlaki çöküşün boca edildiği programlar düşüyor.

"Gündüz kuşağı" diye pazarlananların pek çoğu, aslında milletin akıl sağlığıyla alay eden, gelenekle göreneği lime lime doğrayan yapımlar...

Açık konuşalım: Bugün televizyon ekranlarında aileye, inanca, hayaya karşı organize ve sistematik bir saldırı yürütülüyor. Bunun adı "reyting", "özgürlük" ya da "toplumsal sorunların görünür kılınması" olabilir ama özünde bu; bir ihmal değil, doğrudan bir ihanet projesidir. Bu, utanmayı terk ettirme, hatta ayıplanacak bir refleks gibi gösterme, toplumu çürüme eşiklerine alıştırma operasyonudur.

Bahsettiğimiz programların isimlerini herkes biliyor.

Kimi kayıp arıyor, kimi eş buluyor, kimi adalet dağıttığını savunuyor...

Ama hepsinin ortak paydası şu:

Her gün ekran başında milletimizin hayası, utanma duygusu çiğneniyor.

Damadından hamile kalan kayınvalide,

Komşusunu kaçıran koca,

Aynı adama kaçan eltiler,

Ve daha niceleri...!

"Bu kadarı da olmaz" dedirten ne varsa, artık ekranlarda sabah kahvaltısıyla birlikte servis ediliyor.

Detaylarıyla, görselleriyle, her türlü çarpıklığıyla...

Ve bu pespayelik; "gerçek hikaye" etiketiyle meşrulaştırılıyor.

"Mağdurun yanındayız" yalanıyla çürümüşlük pazarlanıyor.

Bu, artık yayıncılık değil, medya eliyle ahlakın kurşuna dizilmesidir!

Evet, toplumsal sorunlarımız olabilir. Ancak bu programların yaptığı sorunları çözmek değil; istismarı teşhirle beslemek, sapkınlığı bir gösteriye dönüştürmektir.

Toplumun en istisnai, en uç, en sapkın vakaları alınıyor, ekranın ortasına konuluyor ve sıradanlaştırılıyor.

Daha vahimi, bu kurguların figüranları çoğu zaman Anadolu irfanıyla yoğrulmuş, mazbut görünümlü insanlar.

Yani toplumun tertemiz yüzü, çürümüşlük anlatısının arka plan dekoruna dönüştürülüyor.

"Tesettürlü kadın" ve "alnı secdeye giden adam" tiplemeleri üzerinden geleneksel değerlerimiz itibarsızlaştırılıyor.

Bilinçli, örgütlü bir çökertme operasyonu bu.

Peki bu programlar neden hala yayında

Cevap basit: Reyting!

Milyonlar izliyor, reklam akıyor, sistem para kazanıyor.

Ama kazanılan şey sadece para değil; milletin ruhunu kemiren bir çürümedir aynı zamanda.

RTÜK ne yapıyor

İlgili bakanlar neyle meşgul

Sn. Cumhurbaşkanımızın defalarca vurguladığı "aileye sahip çıkma" iradesi bu tabloya nasıl sessiz kalır

Çünkü mesele artık münferit bir yayın sorunu değil; bu bir nesil güvenliği sorunudur.

Bu ekranlar, her sabah milletin evine girip şu mesajı veriyor:

"Aile denen yapı zaten böyle. Normalleş, alış, sus."

Hayır!

Susmayacağız.

Bu ekran rezaletine karşı susmak, bu çürümenin ortağı olmaktır.

Her gün "şok itiraf" başlığıyla yayınlanan içerikler, milletin zihin haritasını iğrençliğe alıştırıyor.