"Nobel Barış Ödülü: Kanla yıkanmış bir taç"

Barış ödülü, barışı katledenlerin elinde ne kadar değer taşır

İşte asıl sorumuz bu. Çünkü Oslo'da açıklanan Nobel Barış Ödülü'nün sahibi, Venezuela'da Maduro karşıtlığıyla öne çıkan ve her fırsatta darbe çağrısı yapan Maria Corina Machado oldu. "Barış" adına verilen bir ödülün, bizzat savaşın ve kargaşanın dilini kullanan bir siyasetçiye gitmesi, tarihin en kara ironilerinden biri olarak kayda geçti.

Nobel komitesi artık şaşırtmıyor. Çünkü bu ödül çoktan bir "barış nişanı" olmaktan çıktı; Batı'nın çıkarları uğruna kimi parlatmak ve ona bir meşruiyet kalkanı takmak istiyorsa işte ona uzatılan bir taç haline geldi. O taç ne yazık ki altından değil, kanla yıkanmış bir teneke hükmüne gelmiştir. Kissinger'dan Obama'ya, şimdi de Machado'ya uzanan zincir, bize aynı gerçeği haykırıyor: Nobel, barışa değil, savaşın mimarlarına ödül veriyor.

Machado'nun geçmişine bakın. Maduro'ya muhalefet etmekle kalmadı; Trump'a ve Netanyahu'ya doğrudan "darbe çağrısı" yaptı. Böylesi birisine barış ödülü vermenin Netanyahu'ya ödül vermekten tek farkı, utanmayı örtbas etme çabasıdır. Çünkü Machado, Zelenski'nin her konuşmasında İsrail'e gönderdiği selamdan farksız bir çizgide. Onun her sözü, barışa değil savaş tüccarlarının kasasına hizmet ediyor.

Tarih şahittir: Nobel Barış Ödülü, bir zamanlar Vietnam'ı kan gölüne çeviren Henry Kissinger'a verildi. Yine şahittir: Obama'ya hiçbir icraatı yokken, sırf "umut" vaat ettiği için ödül verildi. Sonrası malum: Libya'nın paramparça edilmesi, Suriye'nin ateşe atılması, Yemen'de bir kuşağın yok edilmesi... Bugün Machado'ya verilen ödül, aynı kirli defterin yeni sayfasıdır.

Bu ödül, aslında Venezuela halkına doğrudan doğruya bir sesleniştir. Mesaj nettir: "Maduro'ya karşı çıkarsanız yanınızdayız." Yani barış adına verilen bir ödül, doğrudan politik mühendislik aracıdır. Bir ülkenin seçilmiş iradesine, bağımsızlığına, kendi geleceğini belirleme hakkına müdahale etmenin bir başka formu. Kısacası, barış değil; demokrasiye hakarettir.

Çifte standardın en açık örneği Filistin'de yaşanıyor. Gazze'de on binlerce çocuk öldürülürken, uluslarası örgütler sessiz. İsrail'in saldırganlığını destekleyenler ise ödüllendiriliyor. Böylece Nobel, barış isteyenlerin değil; barışa ihanet edenlerin kürsüsü haline geliyor. "Netanyahu'ya veremedik, bari destekçisine verelim" diyecek kadar yüzsüzleşmiş bir düzen...