Anadolu, sıradan bir coğrafya değildir. Bu topraklar, bin yıllık bir devlet aklının, medeniyet birikiminin, nice imparatorlukların, nice fetihlerin bakiyesidir. Dünya tarihinin merkezinde yer almış, kıtaların kavşağında konumlanmış, stratejik önemiyle her zaman dikkatleri üzerine çekmiş bir ülkedir Türkiye. Böyle bir ülkenin, iç ve dış düşmanların hedefinde olmaması mümkün mü
Bu millet sadece son 15 yılda bile öyle büyük badireler atlattı ki, başka bir milletin başına gelse yerle bir olurdu. Ama biz her defasında dik durduk ve daha sağlam bir şekilde ayağa kalktık. Fakat bu, başımıza gelenlerin bedelinin ödetilmediği gerçeğini değiştirmiyor. Asıl sorun da burada başlıyor. Bedel ödemeyen hainler, bir sonraki ihaneti planlamakta tereddüt etmiyor.
GEZİ OLAYLARI...
Bir çevre hassasiyetiyle (!) başlayıp kısa sürede organize bir kalkışmaya dönüşen, emperyal güçlerin aparatı haline gelen bir olay. Yakılıp yıkılan caddeler, ateşe verilen polis araçları, linç girişimleri, vandalizmin her türlüsünü sokaklara döken bir güruh... Dış destekli, medya destekli, sosyal medya algoritmalarıyla köpürtülmüş bir psikolojik harp operasyonuydu Gezi.
Bu olayın Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar olarak hesaplandı. Dolaylı maliyeti, ekonomistlerin tahminlerine göre yüz milyarlarca doları aştı. Sadece bir ayda 8 milyar dolarlık yabancı yatırım kaçtı bu ülkeden. Borsa çakıldı, TL çöktü, faizler tırmandı, enflasyon sıçradı, işsizlik arttı. Koca bir millet, ekonomisinin canına kasteden bir eylemin hem ekonomik hem de psikolojik travmasını alabildiğine yaşadı.
Ama sonuçta ne oldu 5-10 kişi tutuklandı. Bu milletin çalınan yıllarının, harap edilen sokaklarının, çöken piyasalarının, kaybolan güven ikliminin hiçbir bedeli ödetilmedi. Adeta hainlerin yaptığı yanına kar kaldı, sırtı sıvazlandı, olan yine millete oldu.
PEKİ YA 15 TEMMUZ
Darbe teşebbüsünün akşamında tankların ezdiği bedenleri unutmadık. Milletin meclisine atılan bombaları, külliyeye sıkılan kurşunları, TRT'de okunan o bildiriyle millete giydirilmek istenen esaret gömleğini unutmadık.
Kalkışmanın doğrudan kişi başı maliyeti yaklaşık 2 bin dolar. Toplam ekonomik maliyet: 350 milyar dolar. Dile kolay... Darbenin sabahında döviz kurları fırladı, bankalar panik yaşadı, yabancı sermaye bir kez daha ülkeye olan güvenini sorguladı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, bu hainliği bahane ederek not indirimine gitti. Ekonominin damarlarına sızan zehir uzun vadeli etkiler bıraktı.
AMA SORUYORUM SİZE: BU MALİYETİ KİM ÖDEDİ
15 Temmuz'un ardından onlarca, yüzlerce mahkeme kuruldu. Yüzlerce isim yargılandı. Bu ihanetin maliyeti tahsil edilebildi mi Ekonomiye 350 milyar dolarlık zarar verdiler, hiç birinden tek bir kuruş alındı mı Bu milletin cebinden çıkan parayı, bu milletin sırtına yüklenen borcu, Pensilvanya'ya kaçıp ellerini ovuşturan o hainlerin hangisine fatura ettik Hiçbirine! Bırakın ödemeyi, hala devletten tazminat kazananlar var bu ülkede! Böyle bir tabloda, bu milletin adalete olan güveni nasıl ayakta kalsın
Fatura ödenmediği sürece yeni ihanetler kaçınılmazdır.
Bugün hala sosyal medyada Gezi çağrıları yapılabiliyorsa, hala köşe bucak karanlık odaklarda bu ülkeye diz çöktürme senaryoları yazılıyorsa bunun tek bir sebebi var: Bu ülkeye ihanet edenler, ihanetlerinin faturasını ödemekten kurtuldular!
Bir milletin hafızasıyla bu kadar dalga geçilmez. Bu milletin aklıyla alay edilmez. Gezi'de "çevreciyiz" diyenlerin şehirlerin ortasını nasıl siyah dumanlara, yağmalanan dükkanlara, ateşe verilen ambulanslara dönüştürdüğüne şahit olduk.