Hipokrat Yemini'ni vicdanla yeniden yazma zamanı

Mezuniyet haftaları yaklaşırken, tıp fakültelerinde heyecan, gurur ve umut iç içe geçer. Genç hekimler, yalnızca diplomalarını değil; aynı zamanda bir ömür sürecek sorumluluklarını da ellerine alırlar. Bu sorumluluğun sembolü ise bir metindir: Hipokrat Yemini.

Ancak ne yazık ki bugün bu yemin, ne Hipokrat'ın ruhunu, ne Osmanlı'nın vicdanını ne de insanlığın ortak değerlerini tam olarak taşımaktadır. Modernize edilmiş, yontulmuş, kimi yerleri törpülenmiş bu yeni yeminler, her ne kadar çağın gereklerine uygun görünse de insan onurunu koruma ilkesinde maalesef suskundur. Özellikle de hayatın başlangıcı konusunda...

Oysa tıp tarihi yalnızca hastalıklarla verilen bir savaşın değil; aynı zamanda insan hayatına duyulan saygının, vicdanın ve ahlaki sorumluluğun da tarihidir. İşte bu tarihi bilincin ete kemiğe büründüğü yer, Hipokrat Yemini'dir. Milattan önce 4. yüzyılda Bodrum'da doğup Kos Adası'nda tıp öğreten Hipokrat'ın kaleme aldığı bu metin, tıbbın yalnızca bir meslek değil; bir ahlak sistemi olduğunu ilan etmiştir.

Bu yemin, asırlar boyunca değişerek günümüze ulaştı. Ancak en manalı, en derin hallerinden biri Osmanlı döneminde şekillenmişti. "Sanat-ı celîl-i tıbbiyye" yani "yüce tıp sanatı" olarak anılan hekimlik mesleği, sadece bilgiyle değil; ahlakla, merhametle ve adaletle icra edilirdi. Osmanlı Türkçesiyle yazılmış Hipokrat Yemini, bugün hala hekimliğe yön vermesi gereken evrensel ilkeleri içinde barındırmaktadır.

Bu metin; "fahiş ücret talep etmeyeceğim", "meslektaşımı karalamayacağım", "gece-gündüz yardıma koşacağım" gibi ilkeler kadar, insan hayatına dair en tartışmalı meselelerde de net bir vicdan pusulası ortaya koyar.

Belki de en çok unutulan ve değiştirilmiş olan ifade şudur:

"Çocuk düşürme yollarını kimseye öğretmeyecek, kendim de uygulamayacağım."

Bugün, doğmamış bir canın yaşam hakkı konusunda suskun kalmak bir nötrlük değil; bir ihmaldir. Çünkü bu ifade, yalnızca kürtaj karşıtı bir duruş değil; insan hayatına rahimde başlama hakkını tanıyan medeniyet anlayışının yeminidir. Hipokrat, binlerce yıl önce yaşamı anne karnında kutsamışken, bugün tıp eğitiminde bu hak görmezden gelinemez.

Modern tıbbın geldiği noktada bilimsel ilerleme, tartışmasız kıymetlidir. Ancak bu ilerleme, insan onurunu, mahremiyetini ve masumiyetini gözetmediğinde; tıbbın asli hedefinden uzaklaşma tehlikesi baş gösterir. Bu yüzden Hipokrat'ın izinden gitmek sadece bir tarihî nostalji değil; tıbbın ruhuna sadakat göstergesidir.

Bu anlayışla, 2012 yılında TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı sıfatıyla Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF'e resmî başvuruda bulunarak "Çocuk" tanımının yeniden değerlendirilmesini; kullanılmakta olan 0-18 yaş yerine, bu tanımın değiştirilerek (-1)-18 yaş aralığının kabulü edilmesini ve uygulanmasını teklif ettim. Bu öneri, yalnızca tıbbî bir yaklaşım değil; insanı, hayatı ve gelişimi rahimde tanıyan bir vicdan çağrısıydı. Her ne kadar şimdiye kadar ( yaklaşık 13 yıl) resmi bir cevap alamasak da, tarihe düşülen bu not, bugün yeniden gündeme gelmelidir.

Bahsedilen konu yemin metnine uyanlara ödül verilmesi veya uymayanların cezalandırılması, hapse atılması meselesi değildir. Esas olarak insanın vicdanlı olmadı ve olaylara bu açıdan bakmasıdır. Bu açıdan bakıldığında konu çok hassas ve bir o kadar nazik konudur.


Warning: mysqli_close() expects exactly 1 parameter, 0 given in /home/koseyazarioku.com/public_html/themes/templates/footer_yazi.php on line 19