Hicaz Notları-1: Çekirgelerle Direniş, İhanetle Çöküş

Bu yıl nasip oldu, gittik; Haccımız mebrur olsun. Allah, dileyen herkese nasip etsin.

Hicaz yolculuğumuzun ilk durağı İslam öncesi Yesrib, sonrasında Medine-i Münevvere idi. Medine'ye vardığımızda bizi ilk karşılayan sıcak hava ve beraberindeki çekirgeler oldu.

Buradaki çekirgeler beni bir asır önceye geri götürdü. Aslında karşımıza çıkan tarihin asırlık sayfalarının arasında kaybettirilmeye çalışılan bir asil direniş öyküsüdür. O öykü ki, Medine Müdafaası'nın mimarı Fahrettin Paşa ve onun vefakar askerlerinin öyküsüdür. Bu mübarek topraklarda 100 yıl önce yaşanan hadiseler, belki de dünya tarihinin en acıklı ve en onurlu direnişlerinden biridir.

Fahrettin Paşa, 1916 yılında Medine'yi savunmak için görevlendirildiğinde, bu kutsal şehirde bir avuç yiğitle destan yazacağını biliyor muydu bilinmez. İtilaf Devletleri'nin ve özellikle İngilizlerin entrikaları, yerel güçleri kandırıp, sahte vaatlerle onları kışkırtarak Osmanlı'nın bu son kalesini de düşürmek istiyordu. Ancak Fahrettin Paşa, yiğit askerleriyle birlikte Medine'yi tam iki yıl boyunca kahramanca savundu.

Medine kuşatması boyunca, Paşa ve askerleri her türlü zorluğa göğüs gerdi. Bir gün yiyecek, su ve cephane tükenme noktasına geldiğinde, Paşa ve askerleri hayatta kalmak için çekirgeleri yemeye başladılar. Çekirge yemek, belki de onların son çareleriydi. Çekirgeler, Medine'nin yiğit savunucuları için hem bir gıda hem de bir direniş sembolü olmuştu. Bu, onların iman ve azminin bir göstergesiydi.

İngilizler, Şerif Hüseyin'i hilafet, bağımsızlık ve çeşitli diğer vaatlerle kandırarak -kendi devleti olan- Osmanlı'ya karşı isyan ettirdiler. Bu ihanet, Osmanlı'nın Ortadoğu'daki varlığını sona erdiren bir dönüm noktası oldu. Şerif Hüseyin ve ekibi, sonunda İngilizlerin vaatlerinin birer aldatmaca olduğunu anladıklarında, bin bir pişmanlıkla dolu öfke içerisinde öldüler. Osmanlı'nın parçalanması, Batının sinsi planlarının ve yerel ihanetlerin bir sonucuydu.

O gün orada çekirgeyi yemeğe mecbur bırakan zihniyetin bugün Gazze'de aynı senaryoyu oynadığını görmek için fazla kafa yormaya gerek yok. Zaten o yıllarda planlanan oyun Şerif Hüseyin ve diğer isyancıların arzusunu yerine getirme oyunu değildi, arzuladıkları İsrail devletini kurmak için tek engel olarak gördükleri Osmanlı'yı bertaraf etme oyunuydu.

İngilizler ve diğer Batılı güçler, Ortadoğu'yu bu düşünceyle keyfi çizgilerle böldüler. Onlarca zayıf ve güçsüz devlet peydahladılar. Arap dünyası, birbirinden kopuk, yapay sınırlarla ayrılmış, siyasi ve sosyal açıdan paramparça olmuş bir halde bırakıldı. Yeni oluşturulan bu ülkelerin başına, halk tarafından sevilmeyen aileler getirildi ve krallıklar kuruldu. Adı bağımsız bu devletlerin her birinin başına bahşedilen (!)bu liderler sayesinde bölge bir asırdır istikrara muhtaç kaldı.

Bu, İslam toplumunun halen çektiği çilenin başlangıcı oldu.

Osmanlı'nın çöküşüyle birlikte Arap toplumunun büyük kesimi halktan kopuk, basiretsiz yöneticilerin eline geçti. Bu yöneticiler, İslam dünyasında birlik ve beraberliği sağlamaktan uzak, Batı'nın planlarına hizmet eden kukla politikalar izlediler. İsrail'in Filistin topraklarında kurulması, bu basiretsizliğin en acı sonucu oldu. Batının ihanet dolu planları, Müslümanların iç çekişmeleri ve siyasi körlükleri nedeniyle adım adım hayata geçti.

Batının Ortadoğu üzerindeki hedefleri bitmiş değildir sevgili okurlarım. Lübnan, Ürdün, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, Batının işgal planındaki yeni hedefleri olduğu muhakkaktır. Bu karanlık senaryo, eğer Müslümanlar birliktelik sağlayıp, akıllı stratejiler geliştirmezlerse, Türkiye dahil tüm İslam dünyasını açıkça tehdit etmektedir. Müslümanların, geçmişin derslerinden öğrenip, gelecekteki tehditlere karşı birlikte hareket etmeleri, bu karanlık senaryonun önüne geçmenin tek yoludur.

31 Mayıs 1916'dan başlayıp, 10 Ocak 1919'a kadar süren ve destanlaşan Fahrettin Paşa'nın Medine müdafaasının ardından, maalesef ki Fahreddin Paşa'nın ve askerlerimizin Medine'den ayrılırken gözyaşları içinde okudukları bir şiirle sözlerime son vermek istiyorum. Bu şiir kuşatma altında, Fahreddin Paşa'nın ihtiyat mülazımı İdris Salih Bey tarafından yazılmıştı.

Bir ulü'l emr idin emrine girdik;

Ezelden bey'atli hakanımızsın.

Az idik, sayende murada erdik,

Dünya ve ahiret sultanımızsın.

Unuttuk İlhan'ı, Kara Oğuz'u;

İşledik seni gözbebeğimize,

Bağışla ey şefî' kusurumuzu