Bir ülkenin gökyüzü, halkının nefesi kadar temizdir. Eğer gökyüzüne yükselen duman, ocaklardan tüten bereketin değil, tütünün boğucu sisinin dumanıysa; o ülkenin yarınları da kararmaya başlar. Sigara ve her türlü tütün dumanı, yalnızca havayı değil, hayallerimizi de zehirleyen gri bir ağ gibidir; ciğerlerimize sızar, damarlarımızı kuşatır, ömrümüzü adım adım çalar. Ve en kötüsü, bu hırsızın kapımızı çalmasına gerek yoktur; biz onu kendi ellerimizle içeri alırız.
Türkiye, uzun yıllardır bu görünmez istilacıya karşı savaş veren ülkelerden biri. Ancak bugün, artık yeni bir cephe açıyoruz. Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Kemal Memişoğlu'nun işaret ettiği yeni dönem, tütünle mücadeleyi yalnızca sigarayla sınırlamıyor; elektronik sigara, "puff" ve gençlerimizi hedef alan tüm yeni nesil tuzakları kapsıyor. Bu kez yöntem daha kapsamlı olacak: kuralların, yasakların ötesinde, sahaya inen, insana dokunan, nefesin değerini hatırlatan bir seferberlik...
Tıpkı bir hekim nasıl hastasının elini tutup gözlerinin içine bakarak iyileşme yolunu anlatırsa, bu kampanyada da ekiplerimiz vatandaşın kapısını çalacak, "Bırakabilirsin, başarabilirsin, biz buradayız" diyecek. ALO 171 Sigara Bırakma Hattı, bu sürecin bir köprüsü; yüz yüze temas ise bu köprünün sağlam temeli olacak.
Bakan Memişoğlu'nun "Sigarasız şehir olacak, sigarasız Bakanlık olacak" sözü, sadece bir hedef değil; dumanlı gökyüzümüzü maviye boyayacak bir irade beyanıdır. Çünkü tütünle mücadele, yalnızca bir sağlık politikası değil; toplumun ortak vicdanını harekete geçiren bir milli görevdir.
Ben bu mücadelenin anlamını sadece bir hekim olarak değil, sahada bu adımları atmış biri olarak biliyorum. 21 Eylül 2021'de, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Senatosu'nda aldığımız "Dumansız Üniversite Uygulaması" kararı, öğrencilerimizin ve çalışanlarımızın nefesini koruma çabamızın somut ifadesiydi. O zaman ortaya konulan bu hedef, bugün de aynı kararlılıkla devam ediyor. Sayın Bakanımızın bu modeli Türkiye geneline yayma niyeti ise, geçmişten bugüne bir bayrak yarışının gurur verici bir örneği.
Ama şunu da bilmek gerekir: Böylesi büyük bir mücadele, en üst düzeydeki liderliğin iradesiyle güç bulur. Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllardır süren tavizsiz duruşu, bu alandaki en sağlam dayanağımızdır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından ödüllendirilmiş bir lider olarak, yalnızca ülkemize değil, tüm dünyaya "Tütün endüstrisinin tuzaklarına teslim olmayın" mesajı vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Onun bu sözleri pusulamız, iradesi ise yol haritamızdır.
Tütün endüstrisi, rengarenk ambalajlar, tatlı aromalar ve "zararsız" süsü verilmiş cihazlarla gençlerimizi kandırmaya ve tuzağa çekmeye çalışıyor. Oysa bu, altın varaklı bir tabut gibidir: Dışı albeni, içi ölüm! Bugün bir gencin elinden sigarayı almak, yarın onu kanserden kurtarmak demektir.
Bu mücadelenin bir ayağı da kamusal alan düzenlemelerinden geçiyor. Yerlerde, semtlerde, mahallelerde-özellikle çocukların uğramadığı noktalarda-yalnızca sigara içenlere mahsus, gözlerden uzak alanlar oluşturulabilir. Böylece caddeler ve sokaklar tamamen dumansız hale gelir. Netice olarak sigara hem göze görünmez hale gelir hem de dumansız alanlar toplumun nefesini korur. Nitekim pek çok Afrika ülkesinde bugün caddelerde, parklarda sigara içmek yasaktır; Afrika ülkesi diyerek küçümsenen coğrafyadan bu konuda alacağımız dersler var. Onlar, kamusal alanı dumandan arındırarak nesillerini koruma kararlılığını ortaya koyuyor.