Teknoloji çağında doğan çocuklarımız, hayatlarının ilk anlarından itibaren ekranlarla büyüyor. Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar, artık onların oyuncağı değil; adeta "dijital dadı" haline gelmiş durumda. Ancak bu dijital dünya, sanıldığı kadar masum değil. Çocuklarımız, sanal tehditler, zararlı içerikler ve akran zorbalığı gibi psikolojik travmalarla karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle, dijital dünyayı çocuklarımız için daha güvenli hale getirecek bir düzenlemeye duyulan ihtiyaç artık ertelenemez bir gerçek.
Türkiye'nin, 12-13 yaş altı çocukların sosyal medya kullanımını sınırlamaya yönelik adımları, çok önemli ve aynı zamanda geç kalınmış bir hamledir.
DÜNYA BU KONUDA NE YAPIYORBazı ülkeler bu konuda çoktan harekete geçti. Örneğin, ABD'nin Florida eyaletinde 13 yaş altı çocukların sosyal medya kullanımı yasaklandı. Avustralya, 16 yaş altı için sınırlayıcı düzenlemeler üzerinde çalışıyor. Türkiye'de ise BTK, 5651 sayılı yasa üzerinde değişiklik hazırlığında. Hedef, 13 yaş altı çocukların sosyal medya erişimini engelleyerek onları dijital dünyanın zararlarından korumak. Meclis Çocuk Hakları Komisyonu'nun bu sürece dahil olması, konunun sadece teknik değil, aynı zamanda toplumsal ve etik bir boyut taşıdığını ortaya koyuyor.
ÇOCUKLARI KORUYAN, AİLELERİ GÜÇLENDİREN BİR ADIMNeden böyle bir düzenleme gerekli Çünkü sosyal medya, çocukların ruhsal ve zihinsel gelişimlerini ciddi şekilde etkiliyor. Siber zorbalık, özgüven kaybına, depresyona ve hatta intihar düşüncelerine yol açabiliyor. Zararlı içeriklerin etkisiyle çocukların gelişim süreçleri olumsuz etkileniyor. Ayrıca, sosyal medya algoritmaları, çocukları bağımlı hale getirerek zaman yönetimlerini bozuyor, akademik başarılarını düşürüyor ve aile ilişkilerini zedeliyor.
Dijital dünyanın hukuki boyutunda ise büyük bir boşluk var. Sosyal medya platformları, kullanıcıların yaş doğruluğunu kontrol etmiyor. 10 yaşındaki bir çocuk, birkaç basit işlemle kendini 18 yaşında gösterebiliyor. Bu denetimsizlik, çocuklarımızı hem bilinçli manipülatörlere hem de zararlı içeriklere açık hale getiriyor.
Bu noktada bir hatırlatma yapmak isterim. Yaklaşık 15 yıl önce, TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi kurucusu olarak, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı'na yazılı bir çağrıda bulunmuştum. Akıllı telefonların okullarda kullanımının sakıncalarını belirterek, gerekli tedbirlerin alınmasını talep etmiştim. Ayrıca, UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlara da çağrıda bulunarak internetin çocuklar üzerindeki zararlarına karşı önlem alınması gerektiğini vurgulamıştım. Bugün atılan adımlar, o günlerden bu yana dile getirdiğimiz endişelerin bir yansımasıdır.
SADECE YASAK YETMEZ, BİLİNÇLENDİRME DE ŞARTDüzenlemeler elbette gereklidir ancak tek başına yeterli değildir. Çocukların dijital dünyada daha güvenli bir şekilde var olabilmesi için ailelerin ve eğitimcilerin de sürece dahil edilmesi gerekiyor. Ailelere, çocuklarını teknoloji konusunda bilinçli bir şekilde yönlendirme sorumluluğu düşüyor. Ayrıca, okullarda dijital okuryazarlık dersleri verilmeli; çocuklara internetin doğru ve güvenli kullanımı öğretilmelidir.