Güneşin sıcaklığı ile doğaya yeniden can verdiği günlerdeyiz. Ancak bu sıcaklıkla birlikte, yüreğimizi yakan başka bir sıcaklık daha var: Orman yangınları. Evet, sevgili okurlarım, oksijen ve yaşam kaynağımız olan ormanlarımız yine alevler içinde. İçimiz parçalanarak, çaresizce ağaçların, hayvanların, doğamızın yok oluşunu izliyoruz. Gözlerimizin önünde doğa kül oluyor; sadece doğa mı Hayır, insanlığın vicdanı da bu yangınlarla birlikte yanıyor.
Her yıl aynı manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. Bir gün içinde 70'ten fazla yangın aynı anda patlak veriyor. Kimi zaman rüzgar, kimi zaman insan hatası ya da kasıtlı sabotajlar bu yangınları körüklüyor. Alevler hızla yayılıyor, ormanlar alevler içinde kavrulurken; geride kül olan sadece ağaçlar değil, ormanlarımızın barındırdığı yaşam, huzur ve umut da yok oluyor. Ancak asıl acı olan şey, bu felaketlerin arkasındaki nedenlerin çoğu kez göz ardı edilmesi ve yangınların sadece birer doğal felaket olarak görülmesi.
Orman yangınlarının ardından yine aynı çevreler sahnede. Geçmişte de ormanları ateşe veren terör örgütlerini savunanlar, onlarla iş tutanlar bu kez de yangınların ardındaki sabotaj gerçeğini görmezden gelerek, meseleyi siyasi rant aracı haline getiriyorlar. Alevlerin ortasında kalan yerleşim yerleri, sanayi alanları ve evleri görmezden gelerek, sadece kendi ajandalarını dayatmaya çalışıyorlar. Niyet belli: Dikkatleri siyasi ortaklarından başka bir yere çekmek ve yangını çıkaranların suçlarını örtbas etmek.
Bu yangınlar tesadüf mü Bir günde 70'in üzerinde orman yangını çıkması doğal bir süreç mi yoksa organize bir planın eseri mi Bu soruların hak ettiği şekilde gündeme getirilmesi engellenmeye çalışılıyor. Sabotaj ihtimali, yangınların bu derece hızlı ve yaygın şekilde çıkması gibi önemli meseleler göz ardı ediliyor. Gerçeklerin üzerine sis perdesi çekilmeye çalışılıyor.
Geçmişte de terör örgütleri, ormanlarımızı hedef almıştı. Bu tür saldırılarda suçluların izini sürmek yerine, meseleyi siyasi bir malzeme haline getirenler, yine aynı taktiği izliyorlar. Ama artık bu kirli oyunlar son bulmalı. Bu tür orman yangınları, terörle mücadele kapsamında değerlendirilip, suçluların adalet önünde hesap vermesi sağlanmalı.
Ormanlarımızı, yaşam alanlarımızı, ülkemizi yakanlar, sadece doğayı değil, halkın huzurunu da hedef alıyor. Bu ülkenin insanları, bu yangınların nedenini, arkasında kimlerin olduğunu sorguluyor ve yanıt bekliyor. Sabotajı yapanlar kadar, bu gerçeği saklamaya çalışanlar da sorumlu tutulmalı. Dahası, yangınlarla mücadele etmesi gereken itfaiye teşkilatlarının bazı kritik noktalarında, özellikle bazı belediyelerde, terör örgütleriyle bağlantılı kişilerce kontrol edildiği iddiaları da ciddi şekilde araştırılmalıdır. Adeta kurda kuzu teslim edilmesi gibi bir durum yaşandığını görüyor ve düşünüyorum.
Yangını çıkartanlarla mücadele etmesi gerekenlerin, aynı yapılarla gönül bağı içinde olduğu iddiaları bu düşüncemi güçlendiriyor.
Yangınların kontrol altına alınamamasının arkasında sabotaj kadar, bu tür yapısal zaaflar da var gibi duruyor.
Yangınları çıkaranlar, toplumun içine nifak tohumları ekmeye çalışıyor. Amaçları belli: Türkiye'yi içeriden zayıflatmak, doğasını yok etmek ve insanlarını korkutmak. Ancak bu ülke, defalarca bu tür saldırılara karşı dimdik ayakta kaldı ve kalmaya devam edecek. Artık herkesin gözlerini açma vakti gelmiştir. Orman yangınlarını sadece doğal felaketler olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Bu yangınların arkasında yatan nedenleri, terör örgütlerinin doğayı yok etme stratejilerini ve bu örgütlerle iş birliği içinde olanların varlığını sorgulamalıyız. Sabotajı yapanlar kadar, yangın söndürme çalışmalarını zaafa uğratanların da sorumluluğu büyük. Yangınları çıkaranların adaletten kaçmasına izin vermemeliyiz. Ve bu yangınların ardında kimlerin olduğunu ortaya çıkarmalıyız. Yangınla mücadele etmesi gereken teşkilatların içinde hainlerin barınmasına göz yumulmamalı. Bu yangınlar sadece doğayı değil, toplumsal huzuru da tehdit ediyor. Yanan sadece ağaçlar değil, ülkemizin geleceği. Ormanlarımız, hayat kaynağımız. Onları korumak, terörle mücadelede de bir adım önde olmak demektir. Toplum olarak artık bu gerçekleri görmeli ve gereğini yapmalıyız. Aksi takdirde sadece doğayı değil, güvenliğimizi de alevlerin insafına bırakmış oluruz. Yangınları fırsat bilenlerin maskesi düşmeli. Çünkü bu ülkeyi yakanlar sadece ormanları değil, vicdanları da ateşe veriyor. Bu yangınların faillerine ve onları savunanlara karşı durmak, her bir vatandaşın görevi olmalı. Çünkü yanan sadece ormanlarımız değil; yanan, bu ülkenin geleceğidir.