Terörle mücadelede dönüm noktası

Türkiye'nin başına musallat edilen terör örgütleriyle mücadelede en kritik dönemeçlerden birine girdik. Sınırların içinde neredeyse etkisizleştirilen bölücü terör örgütü, sınır ötesindeki uzantılarıyla iş birliği hâlinde ve uluslararası hamilerinin yönlendirmesiyle güneyimizde bir "teröristan" kurma hayali görüyor. Devletin, millîbirlik ve beraberliği tahkim etmeyi hedefleyen yeni bir yaklaşımı hayata geçirmeye başladığı bir dönemde, kendi varlığını ve işlevini gösterme kastıyla TUSAŞ'a hain bir saldırı gerçekleştiren teröristlere dört gündür çok sert karşılık veriliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle; "İnleri başlarına geçiriliyor!.."

Burada kalmayacak. Türkiye, içeride ve sınırlarının hemen ötesinde kendi millîgüvenliğini tehdit eden hiçbir oluşuma izin vermeyecek. Devletin en üst makamlarınca artık açıkça telaffuz ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "teröristan" hayali kuran PKK-PYD-YPG'nin destekçilerinin ABD ve İsrail olduğunu net cümlelerle ifade ediyor. Erdoğan diyor ki:

"Amerika bu terör örgütünü bir süre kucağında taşır, ama o süre dolunca da bunları kendi başına bırakmak zorunda. Suriye'deki istikrarsızlıktan faydalanan terör örgütünün, bazı Batılı ülkelerin himayelerine girmek için gösterdikleri gayret boşunadır. Bu ilanihaye devam etmez. Amerika'nın bölgeden çekileceği yönündeki tartışmalar, hatırlayın uzun zamandır sürüyor. Çekilmenin taktiksel olacağı, stratejik bir çekilme olmayacağı da tartışmaların uzamasıyla zaten ortaya çıktı. Amerika'nın bölgedeki terör örgütlerini kendi çıkarları ve İsrail'in güvenliği için kullandığı artık bilinen bir gerçek."

Bunları söyledikten sonra da "biz kendi topraklarımızın korumacısı ve hamisi olacağız" cümlesini kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt içinde ve sınır ötesinde terörle mücadelenin her zamankinden daha yüksek bir azim ve kararlılıkla sürdürüleceğinin altını çiziyor...

Önümüzdeki hafta ABD'de başkan seçimi yapılacak. ABD Irak'tan çekilmeyi planlıyor. Suriye'den kademeli olarak çekilmeyi de gündemine almış durumda. Ama başkanlık koltuğuna oturacak kişinin, Orta Doğu'da son bir yıldır yaşanmakta olan gelişmeleri ve ortaya çıkabilecek yeni krizleri dikkate alarak söz konusu çekilme takvimini gözden geçirmesi, yavaşlatması ya da tamamen iptal etmesi ihtimali var. Dahası, 20 Ocak'ta görevi Biden'dan devralacak kişinin terör örgütünün Irak ve Suriye'deki varlığına olan desteğini devam ettirmesi, bir başka deyişle, "İsrail'in güvenliği için 'teröristan' kurulması sürecine hız vermesi" ihtimali var. Şayet bu olursa, iş işten geçmiş olur. Zira bağımsızlık ilanının ardından, Washington'un bu 'teröristan'ı tanıması ve hatta -tıpkı Panama devletinin kuruluşunda olduğu gibi- bu yeni oluşumla bir savunma iş birliği anlaşması yapması söz konusu olacaktır. Bu durumda 'teröristan'a karşı önleyici bir müdahalede bulunulması son derece zorlaşır.

Hâl böyle olunca Ankara'nın önünde iki alternatif bulunuyor: