Ben ne zaman çocuk olacağım anne

Yaz tatili artık çocuklar için dinlenme değil, verimlilik yarışına dönüşüyor. Her güne bir kurs, her ana bir program sıkıştırılıyor. Oysa sıkılmak, hayal kurmak ve özgürce oyun oynamak da gelişimin parçası. Çocukların talebi net: Biz sadece çocuk olmak istiyoruz

Yaz tatili, çocukların soluklandığı, özgürleştiği bir dönem olmalı. Ama birçok aile için tatil; İngilizce kursu, yüzme dersi ve satrançla dolu bir takvime dönüşüyor. Boş durmasın, geri kalmasın kaygısıyla çocuklar artık oyunun değil, performansın merkezinde. Peki, gerçekten her anı verimli kılmak zorunda mıyız
Yaz tatili, çocukluğumuzda sabahları pijamayla televizyon karşısında geçirilen saatler, öğleden sonra sokakta oynanan oyunlar ve akşam karanlığına kadar süren özgürlük hissiyle hatırlanır. Şimdi ise çocukların tatil takvimleri yetişkinlerinkini aratmıyor: Pazartesi yüzme, salı kodlama, çarşamba İngilizce, perşembe drama, cuma yaratıcı yazarlık...
Anne-babalar iyi niyetli. Çocukları geri kalmasın, gelişsin, çok yönlü olsun istiyorlar. Ama bazen bu istek, çocuklara yüklenmiş görünmez bir program baskısına dönüşüyor. "Arkadaşının İngilizcesi ilerlemiş, bizimki hâlâ başlamadı mı" gibi içsel kıyaslar; sosyal medyada karşılaşılan "annelik başarıları"nın yarattığı suçluluk hissi; sürekli 'bir şeyler yaptırma' arayışına dönüşüyor. Oysa çocuk gelişimi sadece dışsal kazanımlarla ilgili değil. İçsel olarak büyümeye, boş zamanın verdiği düşünme alanına da ihtiyaç duyuyor.
Psikolog Aleyna Nazlıcan Yıldız ile bu konuyu derinlemesine masaya yatırdık. Yıldız: "Modern ebeveynlik, çocuğun başarısını anne-babanın performansıyla eşleştiriyor. Amacımız kusursuz çocuklar değil kendine yeten çocuklar yetiştirmek olmalı" diyor.

GELİŞİM SADECE ETKİNLİKLERLE OLMAZ

- Aileler, yaz tatillerinde çocuklarının gelişmeleri için çeşitli yollara başvuruyor. Yaz okuluna gitsin, İngilizcesini geliştirsin, yüzme dersi alsın, gitar çalmayı öğrensin gibi bir koşturma söz konusu... Peki, ailelerin bu kusursuz birey yetiştirme hevesi doğru mu
- Yaz tatili, çocukların hem akademik yılın yorgunluğunu atabilecekleri hem de yeni beceriler kazanabilecekleri değerli bir mola sürecidir. Ancak son yıllarda bu dönem, çocuklar için dinlenme alanı olmaktan çok, bir 'verimlilik yarışına' dönüşmüş durumda. Aileler, iyi niyetle çocuklarını yaz okullarına, dil kurslarına, spor ya da sanat atölyelerine yönlendiriyorlar. Amaç; onları hayata en donanımlı şekilde hazırlamak. Fakat bu çabanın dozunu kaçırdığımızda, çocuklar üzerinde fark etmeden baskı kurabiliyoruz. Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Gelişim gerçekten her anı doldurarak mı olur, yoksa bazen boşluklara da mı ihtiyaç duyar

Çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimi bir bütündür. Sürekli olarak bir beceri öğrenmesi istenen çocuk, kendi iç dünyasına dönme, hayal kurma, özgürce oyun oynama gibi doğal gelişim alanlarını ihmal edebilir. Üstelik her çocuk aynı hızda ya da aynı yöne gelişmek zorunda değildir. Bir danışanımın çocuğu, haftanın altı günü farklı kurslara gitmesine rağmen, "Ben ne zaman çocuk olacağım" sorusunu sormuştu. Bu cümle, bize çok şey anlatıyor. Gelişim, yalnızca etkinliklerle değil, çocukların kendiliklerini tanımaları, sıkılmaları, hata yapmaları ve dinlenmeleriyle de şekillenir.
Aileler çocuklarını hayata hazırlamak isterken, onların "kusursuz" değil, "kendine yeten, mutlu, dayanıklı" bireyler olmasını hedeflemelidir. Bunun yolu da yalnızca programlarla değil, çocuğun bireyselliğine ve ihtiyaçlarına kulak vermekten geçer.
Bu noktada ailelere iki sorum olacak:
1- Çocuğunuz için planlar yaparken çocuğunuzun fikirlerine ve isteklerine kulak veriyor musunuz
2- Çocuğunuz için planlar yaparken içe dönüp baktığınızda kendi ihtiyaçlarınızın da karşılandığını hissediyor musunuz
Bu iki soruya verilen yanıtlar çok kıymetli çünkü ebeveynler farkında olmadan kendi çocukluğunda karşılanmayan ihtiyaçlarını, çocukları o ihtiyacı hissetmese de fazla fazla veriyorlar. Ebeveynin çocuğu ile kendi çocukluğu arasındaki ayrımı fark etmesi gereklidir.


BIRAKIN HAYAL GÜÇLERİ DEVREYE GİRSİN

Verimlilik sadece planlı etkinliklerle değil, bazen hiçbir şey yapmadan geçirilen anlarla da sağlanır. Pijamayla uzanmak, tavana bakmak, çizgi film izlemek, hatta sıkılmak... Bunlar çocuğun zihinsel boşluk yaratıp, hayal gücünü devreye soktuğu anlardır. Çocuğun bu anlarda yaptıkları bize başa çıkma stratejilerini gösterecektir. Çünkü çocuk büyüme serüveninde her zaman ebeveynleriyle veya arkadaşlarıyla vakit geçirmeyecek. Yalnızlıkla da dost olması onunla zaman geçirirken korkmadan o zamanları doldurma planları yapması öz güvenini arttıracak önemli bir beceridir. Günümüzün hızla akan dünyasında, boş kalabilmek başlı başına bir beceridir. Çocukların bu alanlara da ihtiyacı var. Oyun terapilerinde sıkça gördüğümüz gibi, serbest zamanlar çocuğun iç dünyasını düzenlediği, anlamlar verdiği çok kıymetli süreçlerdir. Bu yüzden yaz tatili sadece dışsal gelişim değil, içsel düzenleme için de bir fırsat olarak görülmeli ve çocuklara alan açılmalıdır.
Ebeveynlerin çocuğun her anını planlama ihtiyacının arkasında çoğu zaman görünenden daha derin duygular yatar. Bunlardan bazıları:
"Ya çocuğum geri kalırsa", "Yaşıtları şimdiden iki yabancı dil biliyor, bizimki geride kalıyor olabilir mi" gibi düşünceler, kaygı ve belirsizlik korkusundan kaynaklanır. bu durumda anne babalarda kontrol etme ihtiyacını artırır.
Aileler çevrelerinden sık sık dolaylı mesajlar alırlar, toplumsal baskı ve kıyaslama hissederler: "Senin çocuk hangi kursa gidiyor", "Bu yaz İngilizceye odaklanacağız" gibi cümleler, fark etmeden bir yarışa davet çıkarır.